BİR BAŞKAYDIK ESKİDENŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kervana katılanlar:
1 – Mücella Pakdemir 2 - Sami Biberoğulları 3 - Mustafa Şahin –gezgin 4 - Salih Özel Nebioğlu - Şair Evren-i - 2 şiir ile 5 - Hekim Karaca - Karacaoğlan 6 – Osman Nurani 7 - Emine Uysal 8 – Bekir Odacı 9- Mostar01 - Bir dörtlük ile Devamını bekliyoruz arkadaşlar. Beni de haberdar ederseniz sevinirim. Hem sayfamın hikaye bölümüne diğer şiirlerin sırasına ekleyeceğim. hem de bu kervan şiirlerini kitaba dönüştürmek istiyorum inşallah ileride. Son derece güzel şiirler yazıldı çünkü. +++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++ ESKİDEN-YANİ ÇOCUKKEN- YANİ YARIM ASIR ÖNCE Ayrı gayrı nedir asla bilmeden, Kardeş kardeş yaşar idik eskiden. Memleketi kırk parçaya bölmeden. Aynı yöne koşar idik eskiden. Hiç bilmezdik öyle pahalı mama. Arkamızda, önümüzde bin yama. Sokakların fatihiydik hep ama. Duvarlara işer idik eskiden Çerkes Suna saçlarını tarardı. Seta dersen her gün fındık kırardı. O kalçalar akla ziyan, zarardı. Çocuk ama kaşar idik eskiden. Yorgo usta kundurayı çakardı. Temel dayı hep balığa çıkardı. Babam, Evniki’ye fena bakardı. Bu ahvale şaşar idik eskiden. Görmeyelim hele saçları sarı. Bakar idik aşağıdan yukarı. Hayal bu ya alır idik yüz karı. Ellisini boşar idik eskiden. Varujan’la papazları sulardık. Camiden de tesbih filan çalardık. Teravih’i kaçırmazdık. Kılardık. Bir acayip beşer idik eskiden. Dalga geçer idik Pomak Sıla’yla. Piknik yapar idik Nazlı Hala’yla Yoğrulsak da bin bir türlü belayla. Her sorunu aşar idik eskiden. Vara yoğa sinirlenip söğmezdik. Fukarayı kapımızdan koğmazdık. Cıva gibi kabımıza sığmazdık. Kalıplardan taşar idik eskiden. Zarar ziyan olurdu idi bayağı. Bu yüzden de yerdik baba dayağı. Kırardı kolu, kafayı, ayağı. El ayaktan düşer idik eskiden. Lezzet vardı Laz Ayşe’nin aşında. Dolanırdık Kürt Hazal’ın peşinde. Bekler iken tandırların başında. Ekmek ile pişer idik eskiden. Sami der ki yoktu asla farkımız. Yavaş ama döner idi çarkımız. Hep dostluğu söyler idi şarkımız. Türkülerle coşar idik eskiden. Sami Biberoğulları +++++++++++++++++++++++++++ ESKİDEN Ne feysbukta dürtülür, ne mesaj atılırdı İletişim ıslıkla kurulurdu eskiden İnsani ilişkiler biraz abartılırdı Büyüklere hal-hatır sorulurdu eskiden Ne kafada pas vardı, ne beyinde arıza Dilekler tutulurdu kayıp giden yıldıza Barda pavyonda değil, delikanlı genç kıza Bir çeşmenin başında vurulurdu eskiden Ne doğum günlerinde, ne de ondört şubatta Trip henüz yerini almamıştı lügatta Kapris falan da icat edilmemişti hatta Kız da aşkından yanar kavrulurdu eskiden Kökünden kırılmazdı tutunduğumuz dallar Mutlu sonla biterdi anlatılan masallar Kadın akşama kadar ekine orak sallar Karnında bebek bile yorulurdu eskiden Kimse karıştırmazdı siyaseti dinine Ölünce dubleks villa yaptırmazdı sinine Komşunun karısına, kızına, gelinine Kötü gözle bakanlar kör olurdu eskiden Mustafa Şahin gezgin +++++++++++++++++++++++++++++++ ESKİDEN Dövenle yapardık ekin harmanı Yabayla savurduk yelde samanı Şimdi bilmiyorlar kirkit mazmanı Yününü tarakla tarardı nenem Kap kacak dizerdik tahta tereğe Samanı basardık büyük mereğe Eyvallah etmeden zalim feleğe Başını yazmayla sarardı nenem Tarlaya suyu ederdik gavar Korucu elinde mastayla kovar Akşam olup köye gelince davar Gelmeyen koyunu arardı nenem Sofraya koyardık bir kıylı çorba Sırtımızda çokça yamalı urba Yinede doluydu buğdayla torba Ağzını gırnapla sarardı nenem Tereyağı sürdük somun ekmeğe Yarpuz çamanığı kattık yemeğe Kirman ile yün ipliği örmeğe Yününü koluna dolardı nenem Öküzleri koştuk çift’e sabana Köyün ebesiydi Hatice ana Şimdi elektirik dursun bir yana Ateş için kibrit arardı nenem... Katığı kalaylı tas dan içerdik Tarlamızı orak ile biçerdik Hediği kaynaatır bulgur çekerdik El taşında kendin yorardı nenem Hodaklar malları bekler yazıda Bilsen,ne tat vardı yeşil pazıda Yemliği kahmutu toplar yazıda Dolmayı pazıyla yapardı nenem Güveye yardımcı olurdu sağdıç Mazu yapmak için arardık ardıç Fırın süpürmeye yarardı parduç Hamuru teknede karardı nenem Fırıncının hakkı bir golot ekmek Katıklı çorba mı? en tatlı yemek Gençlerimiz bilmez herle ne demek Haşılı süt ile katardı nenem Salih Özel Nebioğlu Şair Evren-i +++++++++++++++++++++++++++++++ ESKİDEN 2 Kar çok yağar bacaları kürürdük Yol kapanır zar zor yayan yürürdük Çalıları peşimizden sürürdük Davarın yolunu açardı DEDEM Köy içinde kuzu koyun melerdi Fırın yakmak için unlar elerdi Çoluk çocuk mal peşinde yelerdi Tosunu çoroşa koşardı DEDEM Sabana çift öküz kotana çoroş Ne güzel günlerdi coş allahım coş Bahara çıkardık ambarlar bom boş El taşın da bulgur Çekerdi DEDEM Ceryan yoktu gaz lambası yakardık Gazı biter birez erken yatardık Yakarken de hep hekiya satardık Cennet çubuğunu bölerdi DEDEM Bir yatak da üç beş çocuk yan yana Sarılır yatardık bizler can cana Kimisi derdi ki çekil oyana Cıhıza birez de kızardı DEDEM Düğünler olurdu üç gün üç gece Düğünde yapardı köylü imece Oyunlar oynardık hem gündüz gece Bazı oyunları bozardı DEDEM Öküz arabasında sapı taşırdık Tekerini çok taşlardan aşırdık Hayvanları kaşağıyla kaşırdık Yarayı kalemle yazardı DEDEM İnekler davarlar gelmezdi bazı Bunların sahibi olurmu razı Gider bağlatırdık hemen kurt ağzı Sabah erken kalkar çözerdi DEDEM Salih Özel Nebioğlu Şair Evren-i ++++++++++++++++++++++++++++ İnsanlar diyor ki değişti zaman, Üstümüze çöktü bir kara duman, Böyle gider ise halimiz yaman, Değişen biz miyiz yoksa zaman mı ? Mostar01 +++++++++++++++++++++++++++++++ ESKİDEN Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardı. Gönülden gönüle huzur yağardı Kadınlar türküyle inek sağardı. Bir başkaydı bizim eller eskiden Derelerden coşkun sular akardı Kızlar kıyısında halı yıkardı. Menekşeler bile başka kokardı. Sevgiyle açardı güller eskiden. Oğul babasına hiç karşı çıkmaz Baba da oğluna şefkatten bıkmaz Ailede kimse harama bakmaz Helali anardı diller eskiden. Kurudu dereler, küsmüş, akmıyor. Güller artık burcu burcu kokmuyor. Dosta selâm versen dönüp bakmıyor. Böyle değil idi haller eskiden. HEKİM,im bak şimdi çaresiz kaldık. Hak yolu unutup gaflete daldık. Kendi kendimize yabancı olduk. Cennete çıkardı yollar eskiden Hekim Karaca Karacaoğlan +++++++++++++++++++++++ ESKİDEN Her evin taş duvar bir avlusu vardı Tavuğu-köpeği gezerdi eskiden At arabasından yol kağnısı vardı Sahibi süsleyip bezerdi eskiden Zengin olanların dam odası vardı Her obanın büyük bir ağası vardı Kurulan sofranın çok duası vardı Fatihalar dilde uzardı eskiden Ekinler tırpanla vurup biçilirdi Su toprak testinden kuyup içilirdi Düğünde dernekte şeker saçılırdı Kapmak için toprak tozardı eskiden Irmaklardan berrak suyumuz akardı Kıyısına herkes nebatat ekerdi Çiftçiler kağnıyla gübreyi çekerdi Ekinler boy verip azardı eskiden Radyosu olanlar ajansı dinlerdi Varsa eğer ilân dellallar ünlerdi Dostlarım o günler çok güzel günlerdi Meramı daktilo yazardı eskiden Bayramlarda gençler bol bol el öperdi Gözü açık olan parayı kapardı Usulca kestirme bir yola sapardı Burun iyi koku sezerdi eskiden Büyükleri sayar, küçüğü severdik Birdirbir oynayıp evlere dönerdik Toprağın içine peyniri gömerdik Yemeyene ne çok kızardık eskiden Yiğid olan yiğid adamca oynardı Kazanlarda pekmez iştahla kaynardı İner-inmez herkes ekmekle banardı Topluca bağları bozardık eskiden NURANİ eskinin özünü severdi Dedenin-ninenin sözünü severdi Baharı, kışını, yazını severdi Eşi-dostu alıp gezerdik eskiden Osman NURANİ ++++++++++++++++++++++++++ Eskiden Koca evde yapyalnız dolaşırken düşündüm Dokuz kardeş bir evde otururduk eskiden Bir ekmekle bir hafta dalaşırken düşündüm Günde iki somunu götürürdük eskiden Her sabah kahvaltıda tarhanaydı çorbamız Bayramlarda neşemiz basma pazen urbamız Uzak yakın demeden gelse de akrabamız Çekinmeden köşede yatırırdık eskiden Büyüklük taslamazdık aklımız nefsi yendi Öyle kibarlık yoktu bereket kaçar dendi Her öğünde ortada koca tabaktan yendi İştahla lokmamızı batırırdık eskiden Bir kitabı kardeşler okurduk sıra ile Naylon poşet bilmezdik her renkten vardı file Hastaya şifa olsa yüce dağdan kar bile Engel falan tanımaz getirirdik eskiden Emine UYSAL +++++++++++++++++++++++++++++++ ESKİDEN Saatin yerine horozlar vardı Her evde büyükler namaz kılardı Uyuyanlar bir bir kaldırılırdı Çay yerine çorba vardı eskiden Geceyi ışıtan gaz lambasıydı Tencere çok lüks tü kazanlar vardı Tabak bilmezdik hiç çanak sahandı Çok kıtlık az varlık vardı eskiden Başımızda eksik olmazdı bitten Çamaşır yıkanır ayda bir küllen Yamasız entari pek yoktu giyen Çok emek az yemek vardı eskiden Kara lastik idi ayakkabımız Bulunmaz yenisi yok çorabımız Açıkta başımız yoktu urbamız Çok çile az neşe vardı eskiden Tarlayı ekerdik el kazmasıyla Ağacı keserdik el baltasıyla Kütüğü biçerdik el hızarıyla Çok güç sarfiyatı vardı eskiden Sünni gübre yoktu her şey doğaldı Her sebzenin meyvenin tadı başkaydı Şimdiyse o taddan eser kalmadı Çok güzel az çirkin vardı eskiden Bekir Odacı ++++++++++++++++++++++++
Ağzından bal damlayan ne güzel insanlardık
Sevgilinin saçına zülüf derdik eskiden Gözümüzle konuşur, gönlümüzle anlardık Özü sözü tutana elif derdik eskiden Biri ortak arasa yanmak için derdine Bakmazdık ne gündüzün ne gecenin dördüne Yalan bahanelerin sığınmadan ardına Yetişip yokuşları düz ederdik eskiden Bilirdik komşu muhtaç komşusunun külüne Damat oğulla birdi; kızlar denkti geline Kaynaşır, anlaşırdık, düşmezdik el diline Neşede ve tasada beraberdik eskiden İki üç gün sürmezdi; sevdamız ömür boyu Sevmişsek fark etmezdi parası, pulu, soyu Âşığın mâşukuna olmazsa olmaz huyu Kıskanır, buram buram naz tüterdik eskiden Evlât baba izinden başka bir yol seçmezdi Helâl rızık kazanır, haram yiyip içmezdi Hizmette kusur etmek hayâllerden geçmezdi Annenin ayağına gül sererdik eskiden Bir elin verdiğini ötekisi bilmezdi Fakirler ağlıyorken tuzu kuru gülmezdi Sen - ben ayrımı yoktu; topyekûn herkes, bizdi Arkadaş hatırını çok güderdik eskiden Adabımuaşeret kuralı gereğince Oturmazdı küçükler büyüklerinden önce Makbuldü selâm vermek ahbabını görünce Muhabbet bağlarında aşk dererdik eskiden Kaba saba değildik; ince ruh meziyetti Yanı kırık, nahoş lâf, duyana eziyetti Ezkaza yanlış yapsak özür sunmak diyetti Nezâket lisanından taç örerdik eskiden Küssek bile sırt dönmez, yüz yüze görüşürdük Mendili kurutmadan, ilk fırsat, barışırdık Başköşeye oturtur, ikramda yarışırdık Kırk kişi bir ekmeği bölüp yerdik eskiden Hiç kimsenin hukuku edilmezdi göz ardı Dostun dosta güveni can bedeli kadardı Sözden dönmek ayıptı; ahdin önemi vardı Gününü beklemeden borç öderdik eskiden Kaşla göz arasında nasıl değişti zaman? Fitne fesat kol gezer; tahta kurulmuş güman İnsanlar kötülükte şeytandan daha yaman Bilseydik kabrimize tez girerdik eskiden Mücella Pakdemir KAYBOLAN DEĞERLERİMİZ VE UNUTTUĞUMUZ GÜZELLİKLER KONUSUNDA "ESKİDEN" BAŞLIĞI ALTINDA YENİ BİR KERVAN BAŞLATMIŞTIM. DAVETİME BİRBİRİNDEN GÜZEL ESERLERİYLE İCABET EDEN ŞAİR DOSTLARIM OLDU. ONLARI BANA ULAŞTIKÇA ŞİİRİMİN HİKAYE BÖLÜMÜNE EKLEMEYE DEVAM EDECEĞİM. YÜREKLERİNE SAĞLIK DİYOR, KERVANA KATILAN VE SAYFAMA YORUM BIRAKAN TÜM DOSTLARIMA SEVGİ VE SELÂMLARIMI GÖNDERİYORUM. |
Tercüman olmuşsunuz eskiye özlem duyan Cemil-cümleye.
Harika bir şiirdi. Yüreğinizi kutluyorum.
Sevgilerimle.