Al Git İhanetiniGittin... Bir veda, busesi bile kondurmadan Basarak yaramın, üstüne gittinya Benden uzaklara Boğulası kıyılara Kahrolmuş şehirlere Buz kesen iklimlere, habersizce, gittinya Bir elveda bile demeden Nasıl yaşadığımı bilmeden Gülüşünü sığdırdığın o adamın yüzüne El sürdürdüğün; kıyamadığım tenine Kirpiklerini öptüğüm, yaşlar indi leb-i lisanıma Gün ışığı düştü, küserek; gözümün perdesine Devrilmiş bir ocağın ateşinde Yandığım sendin, haberin bile olmadan Gittin; gittin’de kendini kaybettin Yok olmuş çocukluğun, buhranlı sessi Vurmuş dibine, goca bir hayat gövdesi Göklere sığdıramadığım, aşkın katresinde Kokun işlenmiş, devrilesi boynuma El çek tabib, elini üstümden Bırak aksın, kanayan yaram Belki birgün, olur hesap soran Şimdi gidiyorsunya git! Arkana bile bakmadan Tozu dumana katarak Aşkı zindana atarak Yerle bir ettiğin sevdaya, aldanmadan git! Kapıldığın; o rüzgârların fırtınasında Yaprak gibi düşerek, dal gibi kırılarak Yarım yamalak kucaklara git Zevkin içinde, kendini arayarak Maziye dalıp, kendinden geçerek Yaktığın ateşin, atarak çırasını Gittin! Çok geçmez, bu yangın, sönecek birgün İşte o zaman küllerinle arayacaksın beni hergün Git! Gitte, hüzünlü şairler yazsın adını Aşkı için dağları delen kerem’in aşkın’a Ona yar olmayan, Aslı’nın ihanetini yazsınlar. Gittin... Al Git İhanetini! Modern züppelerin, koynunda tara sevgini Hüzünlü şairler yazsın, Aslı gibi ihanetini. Turgay Parlakyıldız 24.08.2014 05:50 Salacak/Kız Kulesi/Üsküdar |