Nihavend-i CüzzamSabahın kör vakti… Gün gözlerime doğuyor. Az ötede kaldı tanın kışkırtan melankolisi. Kuşlar göçten döndüler, Kendilerine ikram edilen suları içiyorlar avlularda. Pencerelerin peçesini dalgalandırıyor rüzgâr, Okşarcasına... Kuş cıvıltılarından başka Hiçbir el değmiyor doğaya, Birazdan günü giyinecek kaldırımlar, Sokaklar coşacak Uyku gözlerime asılan perde gibi. Gözlerimi kapatsam hemen benimle buluşacak. Uzak şehirlere yalnızlığımı sürüklesem de, Kendim için kendimden kaçmamalıyım bir süre... İçime sesleniyorum, Tanrı elime ne verdiyse yazıyorum artık, Hayat temize geçilemeyecek kadar, Kısa bir müsvedde. Küçükken hep bastırılmış sözlerim vardı Susmak nefes alamamaktı benim için, Yeterince oksijensiz kaldım diye Tanrı kalemi yapıştırdı elime. Konuşamıyorsan yaz dedi, Yaz ki anlat ne istiyorsan... Uzak değilsin umut bana. Her işaret senden iken, Hüznün beline dolanışı var fotoğraflarda Her caddenin başında satılan İsmine yazdıklarımın bile almaya yeltenmediği Korsan kelimelerim aslında... Bir ateş gibi çoğalıyor içimin sesinde varlığın... Ve ben cüzzamlı hastalar gibi nereye gitsem, Özümde yalnızım. Çok biriktirip, Az yaşadım Ve ömrümü tek bir cümleye sığdırdım... Ne ise görmek istediğin, Odur hayatın... Elif SEZGİN |
Kısa bir müsvedde.
güzeldi tebrikler