ayrılıkbir temmuz günüydü hani, uzatsam ellerimi ateş böceklerini tutacaktım gözlerinden hiçbir zaman ay düşmez bu ulu söğüdün dibine bir cana nasıl da işlermiş böyle derinlemesine gece sen daha ayrılıktan bile söz etmeden tozu dumana katan kamyonlar geçiyordu bağı çözülmüş dizlerimden ah...neden bizim hicranlarımız endemiktir anadolu bir küskün bakışa bu kadar deryalar taşar mı, gözlerim dolar mı bu kadar su doğmadan bukağılar vurulmuş sanki kadimliğimize, höllük uykularında düşlerimize bağlansak yanarız, bağlanmasak başıboş derler bize ne kadar da sıkı dualar etmişim köz olmam için kadir gecelerinde söyle kepez, söyle yılanlıdağ,morunu yitirmiş haramiler tepesi yoksa ,böyle kalır mıydı ateşim ellerimde diyorsun ki; saçlarıma bahar ek eylül topla eteklerimden harmanın bol olsun ben giderken, değirmenine denk tut betimden bereketimden zaten ayrılığa kurulu kuru sevdalar,şifalar bul evliya sözlerinden erik çiçeklerine bel bağlar mıydım çeşm-i nazar etmeseydin diplerine başak çeçleri yığmış el-alem,rüzğar dualarında nasip kalmışım kalelerimden içeri,sen duvarlarımdan dışarıyken ekmek kokusu olmasın tandırımda, karnım doymuş doymamış neyime ne frenk elleri bağışlamışım endamına, ne de hint şalları sarmışım bellerine çocukluğumuzun masalları yapışmış bu koca söğüde senin de benim de hani, yüksek yüksek şehirler kurardık ya kabuklarından çürümüş yerlerine şu gelincik dalını sen dürt, ben de iğde çöpünü yıkalım başımıza ne kadar da gidersen git, çoğun bende kalıyor aldırma sır tutar ağaçlar sır tutar gölgeler hem de kadim,bundan başka kimselere söyleme yeter ki katlanmasın ayrılıklar kasım |
Bu şiire yorum yazmak zor.
Neresinden tutsan vebal de kalmak var.
Tebrik ve saygımla hocam.