Değirmencinin Hikayesi. Değirmencinin hikâyesi gelir aklıma Hazinesi biraz toprak ot ve orak Üstüne üstlük susuz geçer ekinler Evde aç evde yoksul bebeler Gün gelir bitmeyen çilesiyle yaşlanır Gün gelir dayanamaz artık Öyle can havli ile haykırır susmaz Hoş sesini de duyan almaz ya... Ot orak ama toprak çorak Haa.. işte büyüdü bebeler Bir iken beşe bölündü ekmekler Sardı mı? Değirmenciyi düşünmeler Hani yüreğini sıkmıştır bunca zaman O acı türkü çığıran dilini de tutmuştur Taşı çakılı da katık diye yutmuştur Yutmuştur ama yarası kanayıp durmuştur Ne seneler, saymıştır yerinde Ne bebeler, bebe kalmıştır beşiğinde Sırası gelmiştir baş göz etmeninde Değirmencinin şafak atmıştır beyninde Yarına tek metelik bile yoktur elinde Eli kalbinde ilişmiştir anaları Fatme’ye Derdim şu dağ gibi büyük demiştir Derdim tevellütlümü geçmiştir Keşke sayıp duraydı yerinde günler Keşke hiç büyümüyeydi bebeler Biz hadi neyse de hatun... Onlar yoksullukla nasıl baş eder? Görünen o ki elbette baş edemezler Biz gibi çorbayı yavan da içemezler Değirmencinin bu bitmez çilesi de Değirmen taşı gibi döner döner. |