Tüm yalnızlıklar martı kılığında İstanbullu öpmekteydi sustum
Bak! Yine ben geldim dedi yalnızlık kokan kadın
Ellerinde Gülizar’ın dikenli sevdası Yüreğinde ertesi hayattan arta kalan martı çığlığı Sesi martıların şımarık özgürlüğüne karıştı Ellerinde gece yanığı sevda Yüzüne baktı! Ölüm içmişti Ah Tüm yalnızlıklar martı kılığında İstanbullu öpmekteydi sustum İstanbul sevdaların Gökkuşağı giyinmiş kenti Ve bin kadın efsanesine düşen masalsı şehrim Bu gece’de seni yazdım en koyu düşlerime Gece ben ve sen Geceye bir kadın parmaklarından şiir içtiriyor Tiril tiril sevdayı ruhuna giymiş Bin kadın efsanesi yazılıyor aşka Kıyıdaki kadın hala yalnızdı Suya bıraktı ruhunu Tüm şiirleri parmaklarından ölüme aktı Ah Tüm yalnızlıklar martı kılığında İstanbullu öpmekteydi sustum Parmaklarım ! Yaralı sevdamın kanayan gülü Ölüme aktı tüm şiirler O anda! Tüm yalnızlıklar martı kılığında İstanbullu öpmekteydi sustum Martılar ve İstanbul bana aşkı fısıldayan kadın kadar dokundu Şimdi ! Tüm parmakları şiir yazıyordu ölüme geceye emanet etti ruhunu parmaklarında yaralı bin veda Gülizar bir vedaydı suya düşen aksi nü bir yalnızlık vedalar martı kılığında İstanbullu öpmekteydi sustum Ah Tüm yalnızlıklar martı kılığında İstanbullu öpmekteydi sustum Bir kadın ölüyordu ölümü öpen tüm şiirlere düşen veda gibi nü bir yalnızlık kefenine sarılıydı suskunluğu mahmudiye düzkaya |
(Dön artık, yeter!)