OYUN
(Bir bilinmezden mektuplar adlı kitabımdan.)
Bir oyun oynayalım ne dersin? Çocuksu duygularla gayet masumca, sen öğretmen ol bende öğrencin, haşarısından, kabına sığmayan, deli dolu seni çileden çıkaran. Her yaramazlığımda kulağımı çek şefkatle yüreğin burkularak. Ve bir gün dersime çalışmadım diye saçımı çek favorimden, gözlerim ıslansın. Ve sen de içine akıt yaşlarını hissettirmeden. Bir sonraki gün yoklama yap, - 14 Ayşe yılmaz, - Burada örtmenim. - 15 Metin Keskin - Burada örtmenim. - 16 Nihal Türkdönmez - Burada örtmenim. Ve ve ve….. - 21 Hüma - Burada sevgili öğretmenim. Desem, azarlanacağımı bile bile. Öyle de olsa ve beni bir kez daha kırsan döksen yok etsen. Evet çocuklar diye söze başlasan. “Bu gün anatomiyi işleyeceğiz.” Tahtanın yanında duran iri cüsseli iskeleti göstersen yüreğine dokunsan, ve kalp desen. - Kalp ne işe yarar çocuklar? Ve ben yine muziplik yapsam kızacağını bile bile. -Sevmeye yarar örtmenim desem. Yanıma sokulsan sert bakışlarla; -eşek kafalı, sen hiç adam olmayacak mısın desen. Ve ben ders arasında, kalemimi, defterimi, kitabımı ve kitaplar arasında senin için kuruttuğum çiçek yapraklarını, ne bileyim, bir gül, bir papatya işte sırama bıraksam ve her şeyi terk etsem. Hatta üç gün okula gelmesem, her yoklamada oturduğum sırama gözlerin kilitlense, dördüncü gün yoklamasında sınıf arkadaşlarımın başları önünde ve üzgün, yine sen yoklama alsan, - 14 Ayşe, ağlamaklı - Burda örtmenim - 16 Nihal, ağlamaklı - Burda örtmenim - 21 Hüma desen ve… Sırama baksan, sırama bırakılmış bir tek beyaz karanfil görsen, dönsen yine kara tahtanın yanında duran iri cüsseli iskelet maketine kalbine dokunsan ve… Meğer herkes bir kalp taşıyormuş diye içinden geçirsen ve bir “kalbin ne işe yaradığını bir daha asla öğrencilerine sormasan.” Çünkü muziplik yaparak; - Sevmeye yarar diye söyleyecek bir öğrencin olamayacağını bilmelisin. Ne dersin? Hüma Efkan. Tiyatral tarzda yazılmış bu şiirim’de inanıyorum ki benim jenerasyonum kendini bulacaktır. Tabi yeni kuşak gençliğin öğretmen öğrenci ilişkiletini tasavvur edebilmeleri mümkün değildir. Şiirin icrası seslendirilmesi de keza birkaç kişilik grupla yapıldığında adeta insanı alıp o yıllara götürüyor... |