RÜVEYDEBahtıma sürülen karayı temizleme telaşı benimkisi acele adımlarla yetişmeye çalıştığım ve her yakaladığımda hınca hınç dolu bir belediye otobüsü gibi hep kapıda kalan, sığışamadığım duraktayım Rüveyde. Neyle temizleneceğini bulamadığım her denediğim yürekte biraz daha kirlettiğim bulaştırdığım oraya buraya atmaya gücümün yetmediği zamansız bir deprem ertesinin kaybolan kızıyım ben Rüveyde.. Bazen bir çocuk esirgeme yurdunda ranzanın karanlık yastığına gömülmüş bakıcının bağırma sesini kitlemek için kulaklarında anahtarı çeviren gözlerinde anne kokusu dilinde yavrum nağmeleri ninnilerin en güzeli göğsünde bir türlü bırakamadığı hıçkırığıyla korkularını bir araya getirip susmayı, susarak ölümüne zikretmeyi Allahı öğrenmenin kapısından geçmeden daha hatim indiren benim Rüveyde. Hangi kara beyazla yan yana kalır ki zıtlıkların çekimiyle daha ne kadar biri kirlenirken diğeri aklanır ki? Gecelerin kan kırmızısı yüzünü kim bilebilir benim kadar ki her hata da biraz daha kızaran yüzü yıldızların ak’ı ile beyazlatmaya çalışma çabası ah be Rüveyde solmak sorun değil dalda daha baharında ilk dokunuşun ölmek niye kime yarar bir gönlün soğuk mezarda kolları birbirine bağlı prangalarla yenen bir ömrün ziyankarlığına nekahat.. Kalk Rüveyde kalk dağların vahşi çiçeği gidelim buralardan ulaşılamayan çaba gösterdikçe kavuşamadığım boyumu aşan güzellikler yerinde dursun gidelim ki doğru çizgi bizimle virajlarda uçurumdan uçmasın. Ayvazım DENİZ |