en arkada oturan, sen söyleparmak kaldırıyorum usumda sorgusu bitmemiş kutsallarıma ya; suyunu fazla kattınız bu düzen-i alemin ya; öğlen arasında kürek salladınız balçığına oku, dediniz inandık ve bu devasa düzlem-i şahaneyi kantarlara çekilmiş bir aile sandık bu nasıl vefa, bu nasıl cevr-i cefa yıldırımlarla bölünmüş ardıç ağaçlarım vardı benim mor dağlarımı dolu vurduğunda kovuğuna sığınırdım, otlattığım kuzularımla şimdi; nasıl güman getiririm efsununa bir damla katran için nasıl lekeler sürersiniz çocukluğuma efendiler oynamayın bu coğrafyanın tılsımıyla nasıl doğar yıldızlar, nasıl oynaşır galaksiler ve nötrinolar nasıl deler geçer ilmini yaptığım halde bile her köyüme varışımda, niyaz eylerim o kara taşa eba müslim horasani, nerde selam verir bilinmez anadolu çöp dürtmeye gelmez kasım |
Ruhundan üflemiş üstadım dizelere. Ne kendisini, ne okuyucuyu, ne de şiiri yormamış. Ve öyle muhteşem bir şekilde sonlandırmış ki, akıllılara ibret.
Üstadım, bu güzel şiirle bir kez daha şiir okumanın keyfini aldım. Teşekkür ediyorum.