30
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
2159
Okunma
bir sis türerken uzak ötelerden
bilinmezlerin yığıldığı kuytu köşelerden
sisi görüşte bilenlerdenim hayatın cilvesinden
ve ona tek bir kişi hükmede bilir
yalnızca onda olan ve ondan yoğrulan
bir bulut gibi getirdi onu rüzgar
gözlerin göremediği yoğunlukta
bir çuval gibi geçer insanların üstüne
incitir durur ruhunun en ince derinliklerinden
elinde asası uçurumun gibi hikmetinden korkuluyordu
peki neydi ki onu buraya sürükleyen?
her ayın çıkışına yakın duruşuyla
var oluşunun sebebi niçin meçhul
neyi neden arıyordu?
beklediği neydi kimdi?
günahların dirilişine kızgın gibi miydi?
yoksa ruhsuzların haykırışlarını kesmek için miydi?
burnundan çıkan buharlar
çığlıkları vardı ama bir duyanı yoktu
fışkıran cümleleri vardı ama ses yoktu
bir his vardı hissedeni yoktu
yalnızca kuytu köşelerde yankılanıyordu ama
kulağa bir çarpışı bile yoktu
yavaş ve sessizcesine
ruhların çırpınışıydı içimizde ki tüm bunlar
göz de yaş dolu gibi akarken kaşlarını kaldırdı
dumanı onun rüzgarı dağıtıyordu adeta
kah yıkıntısıyla
kah denizin rüzgara ödüncü olan nem damlalarının
yumuşacık dokunuşları düşüyordu enseme
ve kükredikçe tüm yüreğiyle duyulacağına yeminle
…………………….hadi haya ve edebe doğru gelsene
ve seslendi ücralara yankılattırarak
ve yüreğinden fışkıran bir avaz’da dokunan nida ile
ve utanan sen miydin ayıp gözlerinle
derinlerin anlamında yatan sen mi biz miydik ne?
kahrolmuş bir azabın gölgesinde ağlayan
çamur-çirkef ile bir ve bütün olarak
dar sokakların izbelerin de yol alırken
nice günah ürünü sabileri piç bıraktılar
ve bebek çığlıklarıyla taşlanmış yüreğinle
kahrolmuş umutların kasvetiyle
bizim üstümüzü kara bulutlar la örten de sen miydin?
(19.06.2014) AZAP…
5.0
100% (34)