BAĞ BOZUMU YÜREĞİMBir bağ bozumu yaşıyor gönlüm ne kadar gereksiz ayaklarda çiğnendi böyle meyve veren ağaç taşlanır derdi annem bu kadar mı yaralanmam lazımdı olanı vermiştim halbuki dökerek dip/lerime gerek yoktu taşlamaya eğilip toplamak yetecekti gönlümden düşenleri ne çok da kıydınız şu sahipsiz ömrüme. Kırmızı kurdele ile bağlayıp ödül diye sunmadım elbet kimseye ama okumasını bilene ne hikayeler sakladım içimde kimisi damla damla mum gibi aktı yaktı ellerimi o yüzden pembe hayallerimi gömdüm içime iyileşmesi zamana gebe kaldı dokuz ayı geçince doğdu yeni bir ömür daha dünyaya eski yüzüm yırtılalı bakar dururum kırık dökük aynalara. Gençliğin hırpani duruşu ne de ağız sulandırdı geçmişteki ayyaşlara ki onlar değil miydi şişenin dibini görmeden bir dikişte fondip yapıp kadehi ömrüme çarpan kırık dökük camlara basa basa geldim buraya ayak izlerimi takip etmeyin boşa leş kargaları talan etmiştir kesin içmeye doyamadıkları gül bahçesi yanımı. Şimdi bozulan bağın hengamesinde ayak altında kaldım gölgemden korkalıberi ışığa hasretim sap saman derken bağladılar kollarımı kara bir kuşak dolayıp gözlerime olmazlardan barikatlar yığarak kapattılar yollarımı. Koruk üzümler gibi ayıklandım kenara.. Ayvazım DENİZ |