SANA MUHTAÇ
Hilkatin toprağından, kokan rayihai muhabbet,
Gülzarlardan derilip, toplanan demet demet, Öz nurundan yaratmış, O’nu Şol Ahed Samet, Gönlüm aşkına yandı, yetiş Sultanım medet. Sen ki varlık bahrinden, çıkarılmış incisin, Lal-u güher bilmeyen, kıymetin nasıl bilsin. Gönüllere nursun sen, güneş bekler gölgende, Yaratılmış tüm varlık, döner durur çevrende, Şol ki Rabbul âlemin, kıldı cümleden efdal, Nurundan mahrum kalan, nadanlara nolur hal. Adalet, güzel ahlak, cem olmuştur zatında, Sana denk tutulamaz, hiç kimse hak katında. Varlığın sebebi sen, yerin, göğün, meleğin. Kanatlarında ki renk, kuşların kelebeğin. Kâinat ressamının, tablosuna renk katan, Sen ki ebemkuşağı, yaratılan hiç yoktan. Adın Ahmed-i Mahmut, lakabın ki emindir, Aşkınla pervaz eden, cümle semazenindir. Hasretin âşıkları, alev, alev, yakmakta, Maveradan Şol Rahman, Habibine bakmakta. Bizlerde çok özledik, Ravzana yüz sürmeyi, Güneşten nurlu yüzün, hep rüyada görmeyi. Beşer çıkmaza dalmış, yaşıyorlar anlamsız, Tükendi tüm umutlar, dizler kaldı dermansız. Ümmetin garip kalmış, can derdine düşmüşler, Haber verdiğin gibi, bin parça bölünmüşler, Ravzandan kalk ta yürü, tevhit bayrağını aç. Sade ümmetin değil, tüm varlık sana muhtaç. Necdet EREM Hilkat : Yaratılış. Rayiha : Güzel koku. Gülzar : Gül Bahçesi. Ahed : Tek ve Bir olan (Allah cc.) Samet : Herşeyin ve herkesin ona muhtaç olduğu halde kendisinin hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan (Allah cc.) Bahir : Büyük Deniz, Okyanus, Lal : Gül kırmızısı yakut. Güher : Cevher. Efdal : Üstün, tercih edilen. Pervaz: Pervane, dönene – Kapı pencere kasa kenarı. Mavera: Ötelerin ötesi. Manevi alemler. Ravza : Bahçe, Efendimizin Kabri şerifi (Ravza-i mutahhara.) |