MADENCİNİN ÖYKÜSÜÖfke ile doluyum, patlamaya az kaldı Gelecekten umudum, günden güne bitiyor Burada yaşamaya, ne heves ne haz kaldı Bacalarda duman yok, insan teni tütüyor Veriyorlar üç kuruş, çalış yerin dibinde Ölüm her an ucunda, salladığı kazmanın Para din iman olmuş, varsılların fikrinde Garip hayalin kurar, sevgiliye yazmanın Her gün evden çıkarken, besmele dudağında İki gider bir bakar, geride kalanlara Dönüş garanti değil, tıkanır yutağında Güven duyası yoktur, bitmeyen yalanlara Daha yolda giderken, hayal eder evini Akşama döndüğünde, eşi yolunu bekler Çoluk çocuk şen şakrak, öperek ellerini Bugünü kurtardık da, yarına tüm dilekler Hem yürür hem söylenir,* ne zaman son bulacak* *Her gün ölüm korkusu, düşmanıma dilemem* *Babamda da böyleydi, oğluma da olacak* *Korkarım ki gün gelir, ecelimle ölemem* Eşi bazen yalvarır, işe gitmesin diye Ne çare ki başka yol, ona sunulmamıştır Çoluk çocuk ellere, gıpta etmesin diye Ona reva görülen, hale darılmamıştır Aynı tasa, kaygıya, derde ortak olanlar Yaşadığı müddetçe kendine yetecektir Kimi evli, nişanlı, kimi bekar civanlar Bir dilim ekmek için bu kahrı çekecektir Alın teri kendine bir lokma ekmektir de Her kazma vuruşunda gökdelenler dikilir Lükse sebep olur da, şehrin merkez yerinde Mütevazi köyünde, inzivaya çekilir Boynu bükük çelebi, ne çıkarsa bahtına İnsanı insan yapan değerlerin odağı Başkaları çıkarken hakanların tahtına Onun ömrü boyunca madenlerdir otağı Böyle düşüncelerle, girer kapı içeri İzbe karanlıklarda, dolambaçlı yollarda Ferhat gibi çalışır, alnından çağlar teri Vardiyası biterken, takat kalmaz kollarda Son kazmayı vurunca, dünya oynar yerinden Yıldırımlar doluşur, gözlerinin içine Kömür yağar başına, kazma düşer elinden Sonra her yer zifiri, karanlıklar içinde Yalnız o değildir ki, diri diri gömülen Ana, baba, kardeşler, eş ve oğulu, kızı Hayatı pahasına, hoyratça sömürülen Dilde feryat figandır, kalpte dinmeyen sızı Sağlığında yüzüne dönüp de bakmayanlar Maskeden bir bakışla, güya ona yarendir Karanlık günlerine, bir ışık yakmayanlar Onu sömürenlere, ruhsatları verendir Hayatı geçmektedir, gözlerinin önünden Saniyede tüm ömür, sinema filmi gibi Korkuyla beklenilen Allah’ın her gününden İşte o gün bugündür, kimdir bunun sebebi Varlığına, sözüne, sonsuz inandıkları Bir büyük pişkinlikle, kader deyip geçmekte Asla kader olamaz, hesapsız yandıkları Bu fikir Yaratanı, suça ortak etmekte Ve o meşum son gelir, söner gözlerindeki O parlayan ışıklar, çarpmaz artık yüreği Her evde feryat figan, yerin üzerindeki Toprakların altında, ailenin direği Böyle son bulmasında suçluyuz biz hepimiz Ona yalnız “kâr” diye bakan gözlerden olduk Yaşadığı sıkıntı, hiç olmadı derdimiz Bilmem ki kaç yılda bir, yalan sözlerden olduk Düzeltmeye gayret yok, zaten noksan ehliyet Böylesi zulümleri, yaşayarak yoğrulduk Yarın da tekrar eder, değişmezse zihniyet İlahi adaleti bekler iken yorulduk 19.05.2014 |