Çukurova Özlemi
Çukurova Özlemi
Çukurova yaylalarında kaldı anılarım, Torosları tırmanan bir kara trenin çığlıklarında Bahçedeki turunç ağacının dallarında asılı… Bir de faytoncuların kırbaçlarında.. Gurbet gurbet tüter bazen, burnumda sarı çamlar Yeryüzüne inmiş gibi gökte asılı duran bulutlar… Irgatlar,karıncalar ve hüzünlü kumrular hep yoldadır.. “Soykası batasıca” Seyhan nehri Yeni kurbanlar aramaktadır.. Arabacı sesleri duyuluyor uzaktan Düşlerini kırbaçlayıp bağırıyorlar.. Küskün insanların isyanını çağrıştırıyorlar Pala bıyıkları,kara şalvarları, kırbaçları Ve tutundukları masalları…. Konuş arabacı konuş diyorum.. Uzayıp giden yol ne? Yaşanmamış zaman ne? Kim o seni köşe başlarında bekleyen? Kasketini yana doğru devşirip, Sabırla tesbih çeken? İnce Memet hiç bindi mi faytonuna? Toroslardan bir günlüğüne indi mi? Atların gözyaşlarını sildi mi? Ahh susuyorsun yine,durmadan susuyorsun… Yüzünde yaralı bir gülücük,yeniden “dehhh” diyorsun… Bedenimi yalayıp geçen kırbaçtan ürküyorum Dizlerimi yaralamayı göze alıp, usulca eve dönüyorum. Kitaplarım beni bekliyor.. Jane Eyre odayı temizliyor Madam Bovary süslü bir şal işliyor.. Sancho Panço şaşkın Raskolnikov saklanacak yer arıyor.. Kel Aliçoyla, Koca Yusuf güreş minderindeler.. Pollyana ile Feride herşeye gülümsemekteler… Yaz, terden sırılsıklam gelir Çukurova’ya Sabah çiyi usulca cibinliklere asılır Çekirgeler,kertiçler, uykudan uyanır.. Yüzümde hep şaşkın bir bakışla, seyrederim telaş içinde ki serçeleri Dinlerim evrenin kulağıma fısıldadığı sözcükleri O sözcükler ki beni sevdayla yaşattılar Benimle sarhoş olup,benimle sustular.. Bin yaşında bir çocuk gibiyim şimdi Portakal çiçekleriyle hatırlanan… Söyleyin soranlara En çok dağları ve bulutları sevdiğimi.. Düşlerimde tüm dünyayı gezdiğimi Denize düşmüş ay ışığına gülümsediğimi… J.D. |
Her şey bizdendi
Bırakmamıştınız birazımızı dışarı da
“Soykası kalasıca”
“Seyhan Nehri…”
Üstelik her şey ADANA’CA !...
“Kör olasıca” özlem ah !
“Adı batasıca” faytoncu GARDAŞ ah !
Yeni İstasyon malum ekmek kapısı
Faytoncunun beklediği ise yalnız ekmek parası
Tren Yeni İstasyon da soluklanırdı
Fırsat bu fırsattı
Fayton da uyuyan arabacılar,
Kara trenin düdüğüyle birden canlanırdı.
Hepsi de ekmek parasına provalıydı
Yolcular boşalırken
Kırbaçlar şaklatılırdı
Artık ekmek saati başlamıştı
“Herif’ler” alışkındı ama yürümeye
“Ali Dede” mahallesi nere ?
Yeni İstasyon nere ?
Hele “Papaz Bahçe”
Binmez ki faytona,
Üç gün, üç gece yol gitse bile…
Neyse ki çok çocuklu “Herif’li” kadınlar var
Faytoncu hemen onları yakalar…
Bitmez ki,
Bir kısım Allahsız’lar !
İnşallah "Zıkkımın Kökü" olurlar
Geceleri faytonlardan gizlice aşağıya atlarlar
Faytoncu ancak hesap zamanı bu soysuz durumu anlar…
Daha var,
Ama yerim dar…
Aman ne özlemişim !
Öyle düşürdünüz ki yüreğime ADANA dolusu ACILAR !
Hepsi de Adana dolusu “ŞALGAM SUYU” KADAR
Hatta şiirinizin güzelliği kadar
Neyse;
Tam kaçacağım sıra da,
Ağlatmayın beni/Mutluluklar !!!...
Onatça tarafından 5/13/2014 12:13:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
Onatça tarafından 5/13/2014 12:29:20 AM zamanında düzenlenmiştir.