AKLIMDAKİ İSTANBUL
İçimde bir ses eyledim bu şehrin bacalarına
Ay ve güneş gibi göç eyledin beni. doğudan batıya Ben kurtulurken sefaletten sense kılıçlar ucunda Ayasofya Bulutlar şaha kalkmış kubbeler ucunda ey İstanbul Nemrut gibi düşmesin adın dillerden Öfkene nazar olmasın gavur ellerden Fırtınalar yaratıyorsun tarihinden adından Seninle kim yarışıyor ki. ey güzel İstanbul Doğudan batıya seyrinde tarih yazar bu kapı Dur diyen var mı gücüne şahlansa Fatih’in atı Bu şehirde dillere destandır ulema evliya adı Sen yine tarih yazıyorsun çehrenle ey İstanbul Ortadan bölünmüş sanki Karadeniz Marmara Cihanın güzelliği seninle olur mu hiç bir şaka Köprülerin ahkamı uzanır bir yakadan bir yaka Sana kör gözle bakan kör olur ey İstanbul Gök kubbe altında inci gibi sen süzülürken Şöhretin baş döndürür saklıdır viranelerin Tarih kokusu çıkar senin keramet bacalarından Sende bu aşk bu sevda varken ey İstanbul Martıların çığlığında sukunetle bakarken sana Kıtalar arasında yol oldun hilal ile yıldızlara Benim estirdiğim senin kokundur damarlarıma Sense güzelliğin şöhretinle yanıyorsun ey İstanbul Tarih tütüyor Mısır Çarşısı Malatya Pazarı Sen içinde görürsün ehlini cahilii yazarı Fransız Alman Perulu birde Arabın şahı Sen içinde beslersin güzelliği ey İstanbul Taşın toprağın senin altın ya. İstanbul Sense zümrüt gibi saf ve hırçınsın İstanbul Aşklara sevdalara kucak açtın. sen İstanbul Tarihin işlenmiş cevher. sense maviler içinde EY GÜZEL İSTANBUL. |