Gökyüzünün mavi, iyiliğin ak olduğu bu hayatta sahanın dışında kalmak ne mümkün? Ne mümkün kalbin kavislerini dolaşıp ücralarına giden kanın tesirini susmak! Bir damladan bin damlaya dönüşüp, bir kelimeyken cümle içinde olmamak ne mümkün? Ne mümkün her an yaratılanken, yaratıcıya özenmeden ataleti tercih etmek! Ah derdi meslek edinip ahın günahkarıyken, feryadı figan edip ağlamamak ne mümkün? Ne mümkün muhabbetlenerek aşkın kemendini gönüllü takıp takıştırıp, içinin uçurumlarından intiharı denememek! Aynacılar çarşısında ayna ayna dolanıp da ayna olmayı denememek ne mümkün! Ve mümkün olana imkan verip şu aleme bir Davud olmayı dilememek ne mümkün?
Ti-netim
Bu kadar yaşamak çok geldi bana. İçime taşan bu dışarısı yetti artık. Bu andan tezi yok gökyüzünü sileceğim ve toprağın hakkı olanı vereceğim. Her eşyanın firavun, her duanın belam olduğu ve çığlıkların yerine ses bombalarının duyulduğu bu hayatı yaşamak çok geliyor bana. Ben’i öldüren sahteliklerin sahnesinde rolüm yok artık. Dilimin dininden kalbimin inancına dönüyorum. Haklı olan beni takip etsin, aklı olmayan bin adım geri çekilsin!
Sen benim sayısız kalbimden birisin. Beyan ediyorum tek aklımsın. Yaşadığım binlerce an içinde binlercesi değilsin elbet ama unutulmazlardan bir an’sın. En çok da var olan herşeyimin ne ilki ne de sonusun ama pek mühimi ve kıymetlisisin. Çünkü sen benim yiğitliğim olan imanımsın. En ziyade istikbalim,iyi niyetlerimin ihvanısın. Ey imanım.
İnsan dertleri nisbetinde ısrarcı oluyor Rabbine karşı. Her derdin, her anında pür telaş ihlasla Rabbine yöneliyor. Sahici adam olmayı böyle öğreniyor aslında. Sağlığını sıhhatini böyle kıymetlendiriyor. Sevdiklerini böyle farkedip kabulleniyor. Dertleri insanı pişirip pişirip dünlerden bugünlere kotarıyor. Derdi olanın umudu, umudu olanın da korkusu oluyor. Korkusu olan Rabbine sığınıyor, Rabbine söylüyor halinin ahvalini. Derdimiz olmasa bir nesne gibi var olup miadımızı dolduracağız ve hiç olmamış gibi var olacağız. İyi ki derdimiz var, iyi ki derdimizi arz edebildiğimiz Rabbimiz var.
Nef(e)sinin sefiri ol ama esiri olma diyesi bir nef(e)si olan. Rabbine söylemeden hiçbirşey yapma, ne nefes al ne de nefes ver diyesi bir haklı olan. Bir ehli dil de diyesi ki bir günaha bulanıp gel ve ağlan kalbinin ücralarından ve aklan ki yeniyi,güzeli ve doğruyu yaşayıp yazabileceğin bir halin olsun. Öyle ki hiçbir tenhalığı kalmasın ömrünün ışığın değmediği.
Öldürülüp yol kenarına atılmış bir kelimenin cesediyim. Üstüm başım gece. U-mutsuzluk içime işleyen sancı değilken iyiliğin tekrarıyla koşuyordum aklımın kalbine. Bir yanlış takıldı ayağıma sonra kirlendiğini gördüm dünyanın. Ben bu değildim aslında bu kadar çok gerçek değildi hayatım. Babam bamteline basmadan ölümün yarına merhaba deseydi. Ben yine masalı olan bir kahraman olacaktım. Ve para kazanmayacaktım!
Haydi gürültü yapalım. Fincancı katırlarını ürkütüp yağmurbulutlarını carpıştıralım. Belki vicdanımızın sesini bastırır, kalbimizin hissiyatını susturabiliriz.
İşte bu gelinen ilk vaktin sonu yarındır. Herşeyi mislince birikip iki katı hüznü ve bir hayli çok tövbeyi gerektirir. Bir ziyadeleşen doğru vardır birde yalnızlaşan! Her ikisi de bizim kendisine ram olmamızı ister. Birde bin bir çeşit eğri vardır, halini doğru gibi söyleyen. Ben’i,bizmiş gibi hissettirip havaya sokan ve havayı kirleten. İşte bu hayatın içimize doğru uzayıp gelen neş’esine dur deme vaktini iyi bilmek ferasetini gösterenleri sevmek iktiza eder. Onlara sevgi duruşunda bulunup saymak daha mümkündür çünkü.
Bir kez bile vaktini yaşamamışken nasıl anlayabilirsin nereye baktığını, neyi dinlediğini ve hangi gerçeğin peşinde olduğunu? Radyo haberleri gibi dinlediğin hayatı ne kadar yaşayabilirsin ve gazete okur gibi karıştırdığın hangi hayat kitabını okuduğunu söyleyebilirsin?
İki gerçeğin bir hakikat ettiği ve iyiliğin sahtesine itibarın sahne aldığı yarınlara doğru yaş(lan)ıyoruz. Bizi bilen biliyor diyenlerin kendini bilmezliğine rağmen yokuşun başındayız. Bir anlamazla bir bilmezin izinde bir de kalbi olmayan aşkların çukurundayız. Kendimizden artırdığımız hiçlerin ve atamızdan miras yokların zenginiyiz. Ve mutluyum, huzurluyum çünkü vicdansızım diyecek kadar kahırlıyız. Her aynaya vargücümüzle düşman her yalana heran teslimiz. Zira biz etten kemikten önce çamurdanız! Ruhumuz içimizde ruhsatsız varlığımız.
İste sen busun dedi bir adam bastığı yeri göstererek ayaklarımın altındasın ve benim hizmetimdesin ey dünya! Diğer adam gafildi ve kalbini işaret etti sen burdasın ey dünya gözümün gördüğü, kulağımın duyduğu ve dilimin tattığısın, seni seviyorum dedi birgün toprak olacağını unutarak! Dünya ben bir yolum dedi, ya yürür gidersiniz bir cennete yada yürür kalırsınız cehennemim de! Tercih sizin dedi. Tercih sizin!
İç içe geçmiş dünlerime"ben"diyorum. Hepsi yan yana geliyor, üstüste alt alta bir"ben"oluyor. Kimi güzel, kimi çirkin, kimi ak, kimi kara, kimi arı ve duru, kimi kasvetli ve gece ama işte sonuçta hepsi"ben"! Ben tüm dünlerimin birikmişi bir neticeyim. Biraz ecir, biraz iyilik, biraz öfke, biraz muhabbet ama hep yarına dair umudum. Belki tövbeyim, belki bütün bu dünlerin nâdimi aciz bir adamım. Ama nihayetinde insanım ve bağışlanmaya muhtacım!
Ey Rabbim; herne kadar birileri sen yokmuşsun gibi verdiğin nefesi teneffüs etseler de Sen birsin ve varsın. Kahhar isminle zalimleri,zulmedicileri,şer tuzaklar kurup haksızlık edenleri kahreyler, onların canlarını cinnetlendirirsin. Sevdikleri herşeyin acısını tatdırır, iyiliklerini heba edersin, sevinçlerini murdar eder,hayırlarını hüsran eylersin. Sen rahmanurrahimsin. Mazlumların ahını duyar haklarını teslim eder, zalimleri rezil rüsvay eylersin.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İzomorf şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İzomorf şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.