Delilik BorcuŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Farklılıkları delilik diye tanımlandırdığımız bir dünyaya ithafla. Sevgiliden gelen ilginç jeste delisin sen diyenlere inatla...
Bin kere anlasam bir kere anlatamam...
Kırk yaşında kırkıncı ikindi vaktinde belki, Bir ağaç altında sen altmışlı yaşlarda Kahve ısmarlayamam çarpıntı yapar Bana bir diyet kola,hanımefendiye ise... Ona bir mürekkep getir ince belli olsun Hokka istemez bırak,O mürekkebe dolsun. Hem bilir misin o en zengin kadınlardandır Bense kırık kalbi kırk kupada satılanlardan Çıkıkçıyı yad ederken O,beni satın alanlardan Deliliğe paha biçemezsin öyle bakma, Zamanı da dondurulmuş severiz, sakın unutma Kaderin katipleri kibirlidir, sen papirus getir. Patrona söyle müziğe kızsın. O pek naiftir Bir ömür sarhoş olmak için içmeyeceğiz Mürekkep bittikçe getir bu gece keyfedeceğiz Dikkat et getirirken şişe de ki gibi değildir Etine bulaştı mı onunla raks tek dileğindir. Ölmeyi dileyerek her seferinde eline alırsın En anlamlı an, son anındır bunu anlarsın. Ne boşboğaz garsonmuş sizden özür dilerim. Ne diyordum, kendimi sana arz-ı endam ederim. Seni tanıdığımdan bugüne senin yaşına geldim, Yaşlandıkça yaşlandın, sana asla yetişemedim. Şimdi sen bütün mürekkebe hükmeden kadın yirmi yıl evvel de böyleydin, gölgende kaldım... Bin kere anladım, bir kere anlatmayı umarak İkimiz de sarhoş olacağız, ikimizde bunayarak Kırık kadehe kırk kalp doldurdum zevkederek Kırk ikindi de kırklık kuzuyu kurban ederek Hadi sende zamanı yeniden dondursana be melek. Her seferinde bir parça koptun kendinden, Yazan eller senin değildi, korktun biteceğinden. Şimdi sen ve ben varız, anlam ve anlayan Yazdığın destanların kaçında kalacak imzan, Hiçbirinde. Kaçını hatırlıyorsun diye sorsam? Hiçbirini, bense adım gibi biliyorum. Başta hayranlık, yazdıkça büyüyen açlık Yanıldıkça feveran eden kıskançlık. Mürekkep, papirus, kalem ve sen Sahirin borcu izleyiciye, ödedikçe büyüyen Mihr-i abadın ise bana, kaleme can ver Celladın olacaksa; adım Azrail, bana can ver. Sihrini yap bu gece, gözlerime can ver. Bin kere anladım seni, bir kere senin gibi Kaç kere senin gibi denedim, anlatamadım. Bin kere daha anlasam seni, bir kere anlatamam. Fakat kırk yıl sonra kırkıncı ikindi vakti, Sende,bende kırık bir terazi de, kırk günlük hamile Kılı kırk yaran adaletiyle yanacağız. Çünkü sen ve ben bu dünyadan değiliz değil mi? Aklı başında mahir delileriz, Deliliğini beyan edenleri severiz, Delilik damgasına yemektense bin deliğe gireriz, Cepkeni delik dünyadan güneşi seyreder, Yalnız delilerin huzurlu olduğunu biliriz. Garson, mürekkebi bitmiş hanımefendinin Efendim ruhu çıkmış hanımefendinin. Bende onu diyorum ya... -Yaşlıca da bir kadındı oysa, belli ki mirasçısı- -Oğlu olsa gerek, baksana sanki yardakçısı- Garson, Sahirin hakkı tek ’fırça’ darbesi Ömrünün arbedesi onun ruhunun debdebesi Sihir ile mehir kaleminin mersiyesi, Tek isteği hayatının tek cümlesi, "Kefenimi alıp gidesim var..." Nurullah Çorakyer |
:)
Üçüncüye okuyorum bu şiiri ben iyi mi
Ama ilk defa anladım, o karikatürün getirisi
Muhteşemsin valla ne denir ki
Ömrümün şairisin ;)