yalnız edilen sohbetler 3
karpuz bile yememiş resûl yememiş diye
onlar canlı ihtiyar bense ölü bebeğim kimi bilmekten geldim özendim cahillere edep kuşanmışların ardında bir köpeğim girdiğim günahların yolda kalmış tövbesi odalar kaldırımlar seslenir dönek diye sağırların duyduğu gibi battı iğnesi çuvaldızlar seslenir kime binek diye ağladığım kadarmış yaşanan meçhuliyet dostların selamından kessem mi umutları bana yalak gerekir ele şan şeref izzet tırnağımla sökeyim yol vermez hudutları izlerini ayırıp huduttan aşmışların kalanların üstünde kuru kafa olmasam kendini kaybettikçe taşa baş vurmuşların altınların kabrinde çakıla aldanmasam ne ararsam bulurdum bildiğimi eşince bulduğumda kayboldum bildiğim kara zindan ahir zaman fitnesi kalabalık düşünce yalnız kalsam yine de kendine çokmuş insan ihlassız iradenin gerçekleriymiş serap elimde değil gücüm yetmez nefsi yenmeye secdelerde bir girdap dualarda ızdırap utancımla yürüsem merhamet dilenmeye gözümün gördükleri huduttan ötesine kulağımın duyduğu gidenlerin sesi mi az mı kaldı sabredip yetişsem atisine ensemde hissettiğim bir ifrit nefesi mi bırakmaz mı peşimi yolun üstadı şeytan vazgeçmez çekinmez mi dinimden aşırmaya tüm sular sükut kesse çimlenmez mi hiç iman bir kırıntı yetmez mi yeniden yeşermeye hududa bir an kala korku umut ve edep bana uzanan eller beni güdenlerin mi emin olmayışıma nedir en büyük sebep uzanan el ardımdan yoksa gidenlerin mi |