BİR ELİ GÜLDÜR ÖĞRETMENİN BİR ELİ LALE
Trenle geldim Mersin’e, elimde tahta valiz
Sıladan ilk ayrılışım, gurbeti ilk duyuşumdu Şaşkın, ürkek, tedirgindim; ne yol biliyordum ne iz Sordum Öğretmen Okulu’nu, tarif ettiler “Pozcu’dan sonra, Göçmenköy’e varmadan” dediler Tanıdık hemşehriler karşıladı, yabancılık çekmedik Gezdirdiler dört bir yanı; biraz mutlu biraz şaşkındık “Şu binada sınıflar var; giriş katı idaredir, kütüphane de orada Şurası yemekhane, altı mutfak, üst katları koğuş doludur, koğuşlar ranza Şu odalar berber, terzi, harita odası, karşısı kantin boydan boya” Seni sevdim okulum, seni yaşadım doya doya Karavanadan yemek, ekmeği bölüşmek Hüznü, sevinci, jileti, sabunu paylaşmak ilkti Etüt saatleri, her fırsatta deniz, spor salonu Ranza, battaniye ilkti; nefes, ter ve insan kokulu koğuşlar Geceleri “yat” sabahları “kalk” diyen ziller İlk burada görüp yaşadıklarımdandı Yatardık nevresimlere sokulu sokulu Unutamadım seni Mersin Öğretmen Okulu Portakal bahçesinde şu turunç ağacıymış Tadı ekşi ötesi acıymış, burada anladım Anadolu kokan nice arkadaşlar tanıdım Kız, erkek, köylü, kentli, esmer, sarışın Kimi sapına kadar yiğit, kimi ölümüne kardeş bacıymış Nice arkadaşlar; tek kuruş harçlığı gelmeyen Nice arkadaşlar; sessiz, utangaç, çaresiz Niceleri güzel sesli, şair, pehlivan, sırılsıklam âşık Hele öğretmenler, yürekleri sevgi, elleri gül kokulu Unutamadım seni Mersin Öğretmen Okulu Kimimiz gündüzlü, kimimiz yatılı Kimimiz doğulu, kimimiz batılı Müslümanı, Hristiyan’ı vardı, Alevi’si, Sünni’si Türkü, Kürt’ü, Çerkez’i, Çeçen’i, Arap’ı, Ermeni’si Harman gibi toplanıp, hamur gibi yoğurulduk El ele tutuşup tek vücut olarak doğrulduk Fazlamızı atmaya çalıştık eksiğimizi almaya Buraya adam olmaya geldik yani öğretmen olmaya Ne ilklerin hükmü kaldı ne sonların Kimimiz gönlünü bırakıp ayrıldı bir yanı yarım Kimimiz yüreğinde hâlâ yaşatır o ürpertileri Ne sevinçler, nice hüzünler yer etti kalbimizde Bu okul ve Mersin silinmez izler bıraktı kalbimizde Öğretmen olup dağıldık yurda, elimizde meşale Artık ölene kadar bir elimiz güldür, bir elimiz lale |
Kimimiz gönlünü bırakıp ayrıldı bir yanı yarım
Kimimiz yüreğinde hâlâ yaşatır o ürpertileri
Ne sevinçler, nice hüzünler yer etti kalbimizde
Bu okul ve Mersin silinmez izler bıraktı kalbimizde
Öğretmen olup dağıldık yurda, elimizde meşale
Artık ölene kadar bir elimiz güldür, bir elimiz lale..."
Baştan sona mazi ve muallimlik yüreği çarpan bir doyumsuz eserin hazzıyla eridim Arif Hocam...baştan finale kadar sular,seller gibi...avaz avaz okudum yüreğimde eserinizi...tek kelime ile çağıl çağıl serin dereler gibi aktı gitti yüreğimden eseriniz...
Acizane,bir muallim olarak,yüreğinizin sesiyle mest oldum...Ayakta alkışladım gönül sesinizi...yıllarınızı...mesajlarınızı...insanlığa dair hatırlattıklarınızı...bize ve beraberliğimize dair kültürümüzün nasıl yoğrulduğunu....ve,saygıyla eğildim öğretmenliğinizin o engin yürek sesi karşısında...İyi ki tanıdım bu gönül yolcusunu dedim...
Tebriklerim,mazinize dair ve insanlığın güzel yönlerine dair hatıralarınızın mısralara sarmalanmış engin yürek sesinizin içten dizelerle sunulmasındaki asalete ve yürek güzelliğinizedir...Selam ve saygılarımla efendim..sağlık ve huzur dolu yıllar diliyorum Rabbimden...