LAL ve ŞER
Bir anahtar takılır kilite
Kapının ardındaki mesken kuruludur buluta İpler bağlıydı bir zamanlar kuta İplerin ucundaki odunlar benzerdi puta Hepsi yıkıldı.. Hepsini yıkan bir akıldı Bütün Dünya yı ayyuka çıkaracak bir akıl Onca alimde uzadı sakal onu anlamak için Onca hal bilgiye susadı Gel sen de bu sudan bir feyz al Bilmem nasıl bir his Nasıl bal gibi döküldü sözler Kabenin üstünden arzı yere çağırırken Bilal Ve sonra dalgalandı Endülüs e kadar hilal Lal rengi şaraplar döküldü sokaklara Onca gönülden günahlar söküldü Başka bakıldı doğan Güneş e Misal bir alem kurulmuş Bir sandal olmuş ilerler ona varmak için ilim Ve ulaşmaya çalıştıkça bölünmüştür dilim dilim Dünya görünmüş bir kum tanesi kadar pırlanta Geriye kalansa der ben koca bir sahilim Korkma sen de gel bir avuç al Bir adım da sen at kalsın izin Mahkum olurdum yoksa Bir akıl farkıma varmasa..halimi sormasa Bir örümcek ağını örmese..bir güvercin yuva yapmasa O gördüğün sahile hiç dalga vurmasa Mahkum olurdum Bir ben kalırdım O zaman söyle kul, yanıma sırdaş diye kimleri alırdım Yeni doğan bir bebeğe Bir kucak tebessümle nasıl sarılırdım Asıl olana varmak için bu akılda Nasıl bir zincir olur da kırılırdım Anlat onlara korkma Zaten ben anlaşılmaya çalışılan koca bir sırrım İçtim Çok yol geçtim Bakmaya korktuğum yönler oldu Düşünmeye korktuğum anlar Zamanla çiçek toprağı deldi, büyüdü ve yeşerdi Renkleri gözler önüne serdi ve soldu sonra Halim aciz kaldı bekledim Ekmek ve suyla canıma can ekledim Ve anladım O nu anlamak için, İşim derin bir kuyuyla Kanıma karıştı nefesi meleklerinin Anlamı belirdi sonra gördüm kuyunun dibi oldukça derin Der Kederim yaklaşmakta Ve tekerin sınırı aşmakta Dünya Toprağa can vermez mi ellerim toprak da sana Lakin bu suretine bir hastalık bulaşmakta Aş denilen nimeti bırakta bir senin nefsin tatmasın Bir senin ömründe akmasın yaş Bir senin gönlünde güzel yatmasın Satmasın ruhunu aklın, hesabın günaha batmasın Yoksa kastın kudretime varır ve unutulur asrın Bastığın toprak çürür, havayı pislik bürür Akan nehirler durur, suyun kurur Sofrana ateş kurulur, Ateşin üstündeyse boş bir kap durur Budur gözlerin önüne serilen okuduktan sonra dur Yoldur azların önüne kurulan Yok olduktan sonra duyulmaz asla destur Esen bir yele karşı turnaya mıdır kastın? Gezen bir filin dişi için mi suratına bastın Şeytanın kurduğu pusuda kırılmayacak mı sandın testin O gül bahçeli evine bugün sin Ama yarın olduktan sonra ki yarın gelecek kesin Avazın çıktığı kadar bağır Benim duvarlarım arkasındakiler sağır duyulmaz sesin Açmazlar asla mutluluk kesesinin ağzını hemen bilesin Dahasını sorma Gönlü günahın ağırlığı ile artık yorma Düşün bir ormanın geldiği yaşı Hem ortasındadır herşeyin etrafı çöl Düşün bir sormanın ne zararı var Arı bal yaparken orman neden yanar? Eğer ateş istersen günlük, Benim gönlüm yanmayı da bilir Olur gökyüzüne har Bulutlar kaçar, kızıl kor düşer.. Diğer adım hatırlanır.. cehennemde şer |