BEN AYRILIK TÜRKÜLERİNİ YAZARAK ÇALARIMRüzgarda sallanırım yaşlı kavak misali Dallarım içe vurur kanatır o yarayı Hangi aşık istemez güzel biten masalı İçmeden atıyorum gözlerimle narayı Suratımda dolaşır hıçkırığın gölgesi Gönlüme verilirken ayrılığın belgesi. Dökülür yanağımın nagehan kuşakları Renkleri karışırken serilirler yerlere Bir anda bel verirken gönlümün başakları Paha biçilmez olur dönüşürken zer/lere Gökkuşağı kıskanır avuçlayıp savursam Çifte ateş önünde aşk oduna kavursam. Öyle bir yerdeyim ki önüm arkam karanlık Başımı kaldırırım yıldızlar dökülürler Yoktur canın üstünde ondan başka yarenlik Yağmurla bir olurlar bir anda sökülürler Islanırım rahmetle yüzüm kendime dönük Geleceğin ferleri göz bebeğimde sönük. İçimde derdest olan bir ölüm uykusudur Beden hasta ruhunu taşımaktan yorgundur Sahipsiz bırakılan bir aşkın öyküsüdür Katli vacip görülen yar yürekten sürgündür Baharda aşka gelen çiçekler duyun beni Bu aşkla açıp geldim sevin artık bu teni.. Düşsel bir yolculuğu içimde bitirirken Küçük bir çocuk gibi uykuya hasret kaldım Çok sevdiğim adamı bu yolda yitirirken Yeter arzuhalimi Mevlaya çoktan saldım Hükmü insin başıma her cezaya razıyım Ayrılan yüreklerin dilde çalan sazıyım. Ayvazım DENİZ |