İKİ YABANCI
İKİ YABANCI
Bir evde iki yabancı, Yüreği tutuklu bedeni mahkûm. Her zaman gözlerinde hüzün saklı, Biraz da ağlamaklı. Omuzlarına çökmüş hayat şartları, Sessizce dolaşıyor. Tencere kaynamıyor, Tabaklar dolup boşalmıyor. Sadece masada kuru ekmek duruyor. Adam başını ellerinin içine almış, Düşünceler içinde inliyor. Yarı kapalı gözlerle hanımını izliyor. İçinde kıyametler kopuyor, Sessizce yerinden kalkıyor. Bir şeylerden kaçarcasına, Ayakları onu kapıya sürüklüyor. Utancını içerde bırakıyor, Kapı arkasından kapanıyor. Ayakları çıplak iki çocuk, Gözlerini ovarak görünüyor. Buz gibi taşlarda sürünüyor, Yırtılmış giysilerden eti görülüyor. Kadıncağız yüzüne maske takıp, Çocukları göğsüne bastırıyor. Kuru ekmeği duru çaya batırıp, Ağızlarına tepiyor Çocuklar mutlu yarından umutlu, Gülücükler atıyor. Usulet Güner |