mumyalara mektuplarhurda zamanlar toplarım ben çoğu tren garlarında atılanlardan beyaz mendillere sarılı bir damla yaş bazan bir bankta unutulanlardan hani biraz hazin biraz ayrılık dili geçmişin rivayeti sonbaharlardan hurda zamanlar... hele,eski ahşap sinama koltuklarına yapışmışlar var ya ninemin sandığındaki elma sevgi sevgi kokar,sanki lidyalılar kağıda mühür vurmamış daha cepler ne kadar soğuksa,inadına eller o kadar sıcak mangallardaki et misali yürekler değiş-tokuşunda değil ederiyle sevdalar ayaklar bileklere kadar ıslak kalpler göze suyuyla çalışıyor,kim yorulacak ne kadar eskileri kalmış fakülte yollarında ve bozulmadan tarih ötesine ışık alacakaranlıkta düşmüş belli,gideceği yere aceleci az ucundan kırılmış elmas gibi bu kadar mı lazım olurmuş insana örneği,firavunlar vadisinde bir mumya hurda zamanlar... ve bir gecekondunun baş köşesindeki kuzinenin son yanışında kalan ham altının asite düşüşü gibi yaralanmayan kocaman bir ayvanın mahalleye pay edilişi,camekanda çekirdek ’’bir rüzgâr gibi geçti’’nin gençliğimi yaraladığı zamanlar eskimiş zamanlar toplarım ben,elden düşme yaşamaya erinilmiş ve üstüne,beton beton,çelik çelik sahte güçler giydirilmiş bir yetimim gözünden toprağa düşünceye dek damla,kaç sevda bitti dersin sen saraylarda sultan,ben dağ başında eşkiya hesaba mı geliyor,kar kalem tutuyor mu neylersin kasım |