geldi tam ortasına düştü grikörlüğümün
geldi.
tam ortasına düştü grikörlüğümün. o bile fark etmedi; sessiz sürgitlerimi, bir milat gibi ikiye böldüğümün. geldi. vakit, kurşini renklere bulandığımın ertesiydi, ve bir kelebek ömrü ölüm sürmüştüm yüzüme. yer... hazin sokağındaki acı dükkanına sırtını ver, üç gözyaşı yürü. kişiler? ismi lazımdeğilgillerdendi. sisliydi suretler. seçilmiyordu, kimindi o göz? bir şey olacaktı belliydi... tam bir sersemlik haliydi. onu oku, onu... son bir soru: şimdiye değin yazıp okuyakaldıklarımı ne halt etmeliyim peki? kanım karıncalanıyordu sanki, zahir beni boğuyordu. kapandım ve yeniden başladım duvar işçiliğime. unuttum. ki hatırlayacak fazla şeyim yok. ve unutmam aslında. sesler duyuldu, kısık lakin bıçakla bileylenmiş. kalktım baktım. bütün anlamlar katledilmiş. düştüm içime, düşüncelerin içinde yalpaladım. geçti bir kaç zavallı günceğiz. "kapat çeneni, kapat çeneni, kapat çeneni..." burada hakedilmiş bir harf bile yok. kır kalemi, sus. defnet kendini, yıllarca üzerinde deri gibi parsellediğin ölü toprağına. sesini as. sesini... kes, kes, kes, kes, kes... bitti. gitti. |