6
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
6065
Okunma
Nefisle mücâdele aşamasından kelli
Kalenderîlik katı: Rindin en üst makamı!
İşte böyle bir derviş vaziyetinden belli
Her varlıktan arınıp tenden kesecek kâmı.
Koşar ale’lacele: “Saç, sakal, bıyık ve kaş
N’olur berber efendi usturayı vur derhâl!”
Usta, kılağılarken yülgüsünü pürtelâş
Çırağına seslenir: “Evlâdım örtüyü al.”
Saçları kazınırken derviş dalar aynada
Dökülen süslerini; suretini seyreyler.
İçeri dalıp girer bir bıçkın o esnada
Dervişin kafasına birden tokat aşk eyler!
Yamalı hırkasından tutup kükrer âdeta:
“Kalk da tıraş olalım, hadi uza! Kabak!” der.
Gönül koymak yakışmaz derviş denilen zata
Tevazuyla yer verip biraz öteye gider.
Berber mahcup, tedirgin ve oturur beynamaz!
Tıraş boyunca sürer: tehdit, küfür, horlama.
Küstah kasıp kavurur; dervişte kıl oynamaz!
Gel kabak, git kabakla devam eder zorlama.
Yülümenin sonunda dayı cakayla çıkar
O an gemden boşanmış hızla yokuş aşağı
At arabası gelir oku karnına çakar:
Külhanbeyi cavlarken titrer kolu bacağı.
Berber şaşkın: “Efendi! Öyle cezalar var ki
Bu ağır olmadı mı?” Derviş mahzun, imalı:
“Vallâhi gücenmedim, hakkım helâl! Gel gör ki
Kabağın sahibi var, O gücenmiş olmalı!”
Girilen günâhların kefareti nedir? Ah!
Eğer zulüm, iftira; etmişsen vah! Vah ki vah!
04.05.2012
Salih ERDEM / AYDIN
* Hikâyeden şiire uyarlanmıştır.