çocukluk işte yokuş yukarı uçarak geçmektir düşleri avuçlarımda anne emanetinin abla şefkati
hüznümün penceresinden çocukluk anılarım gülümser
her bir anımda yokluğun yamalı düşleri ile sonra gizlice ruhumu sarmalar ve ben elimde zamanın fanusu’na mumdan dileklerimi dikerim her biri anne kokulu her biri yetim dilekli ahh horoz şekeri tadında satıcının munis gülümseyen gözleri elimde on kuruşa aldığım incir şekerlemesi tadında çocukluğum büyüyen düşlerimde kiraz ağacına yazdığım ilk aşkımsın uzaklardan duyulurken eskicinin sesi ablamın eteklerine saklanırdım ben şaşkın şaşkın bakarken eskici baba o güleç yüzüyle yüreğimi okşardı tüm korkularımı yanağıma kondurduğu tebessümüyle silerdi ve bir demet yediveren gül verirdi gönlünden derdiği sevdalar zerdali tadında ısıtırken kış güneşi öykülerin demlenmiş masalları okunur anne lisanıyla okşar düşlerimi ablam küçük annem yüreğinde anne kokusu ile nedendir bilemediğim bir korku sarardı ramazanlarda çalınan davulun sesini duyduğumda ürperirdim bir kat daha sarılırdım ablama gözleri sevgiyle bakardı korkularımı örterdi anne emaneti ve hiç yetimliği mi hissetmezdim avuçlarımda anne emanetinin abla şefkati geç gelen bahar sarhoşluğuyla tabiat uyanırken dirilir öyküm masal olur tüm anılar ve birkaç damla yaş damlar şu an eksik kalan yanımı tamamlar anne kokulu ablam bayram öncesi harçlıklar mendile sarılmış avuçlarımızda arife telaşı sarmış anne emaneti ablam ürkek bense elimde fener anımsarım yağ satarım bal satarım sesleri hala kulaklarımda çocukluk işte yokuş yukarı uçarak geçmektir düşleri avuçlarımda anne emanetinin abla şefkati çıkmaz sokakta Ayşe teyzemin yalnızlığının çevrelediği duvarlarında bir tutam erguvan salkımına yasladığım çocukluğum her biri anne kokulu bir demet hanımeli gibi mahmudiye düzkaya |
Özlemle beraber hissettikleri kaleme dökülür...
Tebrikler.