ahşabiokul çıkışlarında ceviz kapılardan geçtim, cevizleri taşladım yüz çeşit renk gördüm, yüzü yeşildi, biri eskilerden cengari yüz çınar saydım, yüzünde parmak izim, en tazesi bendim çam basamaklara tırmandım, saydım üzüm tanelerini kavak odama çıkarken, asmalar kol uzatmış dallere yüzümü yıkadım, önlüğümü çıkardım, girdim budak kapılardan içeri bir bir yedim koruk hayallerimi, beni gezdirdi tarih öğretmenim kutu gibi ahşap pencerem, bahçeler küçüldükçe benim oldu koyaklarda saklanan, titrek elleriyle oynaş sincabi, gene firari Tanrı, güldürsün diye göndermiş olmalı, ceviz oynayan çocuklara saydıkça, çoğaldı içimde arkadaşlarım, benim şemsiyeli kozalaklarım başladılar okşamaya taze tenimi sildiler serin elleriyle, su verdiler, aldılar rüyalarımın hararetini bilmediğim bir lisanla konuşuyorlar, ahşabi olmalı cevap veremedim ama, sevdim dillerini aklıma tabiat öğretmenim geldi, güneyliydi şalvarı, saçları dalgalı, kuzeyli olmalı sağ eliyle koparırdı güneşi, taşırdı, taşır dı; Anadolu’ yu aşıp sol eline varırdı sustum, dinledim, sustum; utandım, beni duyan olmadı mesela toprak, mesela; gelip aramızı bulmalı Nevzat Kırkpınar |
özlem,memleket objelerine duyulan sıcak sevgi,ülkemin tarihine doğal güzelliklerine
duyulan sayğı şiirinizdeki ahşabi lisan gibi özgün yaklaşımlarlagüzel bir şiir...
Eleştiri yapmayacak ,"yediğiniz koruk hayallerin" tadına kekremsilik katmayacağım.
şahamettin tarafından 1/20/2008 2:01:02 PM zamanında düzenlenmiştir.