ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Dr. Sadık Özen Sömürgeciliğe doymayan emperyalist alçakların kör olası gözleri Asırlardır üzerinde yaşadığımız vatan topraklarımızdaydı. Anadolu bizim, medeniyetimiz burada gömülü diyorlardı. Bu aptalca isteklerinden hiç vazgeçmediler, Düşündüler, taşındılar, aralarında kumpaslar kurdular, Vatanımızı elimizden alma kararına vardılar. Aradan geçen bunca asırdan beri Bitmedi hiç bu menfur emelleri İşte bunun için düzenlendi Haçlı Seferleri Taaa… birincisinden beri.. Geldiler, gittiler, yenildiler Hani “Yenilen güreşe doymaz” denir ya, İşte bu gözü doymazlar, Bizi yenmeyi tam yedi kez denediler, Ama beceremediler bir türlü, hep yenilip gittiler. Her seferinde de; Türk’ün gücü karşısında Hezimet oldu akıbetleri, ezildiler. Ama öyle yüzsüzler ki bunlar; Ne vazgeçtiler hain emellerinden, Ne de utanç duydular düştükleri hallerden. Akılları bizdeydi hep, Hep topraklarımızdaydı gözleri, Haince planlar kurdular, pusuya yattılar, beklediler, Fırsat kolladılar, sinsi yılanlar gibi… Zayıf düşünce Osmanlı, Yeniden canlandı hayalleri. Bir kere daha birleşti tüm şer güçler, Büyük bir hevesle ve kararlılıkla Çanakkale önlerine geldiler Bu sefer işi bitirmeden gitmemekti niyetleri Ama sonuç yine değişmedi. Bu, son gelişleri oldu onların. Hem bu sefer, daha da ağır bir darbe yedi gafiller Öyle bir şamar vuruldu ki suratlarına, Neye uğradıklarını bilemediler. “Geldikleri gibi gittiler” Akdeniz’in azgın sularında boğuldu kimileri, Kimileri de kızgın topraklarına gömüldü Çanakkale’nin. Kalanlar, arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Son umutları da bitmişti artık, Boyunları bükük, başları önlerine eğik gittiler. İşte böyle başlamıştı bu öykü; Bir kere daha toplanmıştı menfurların tümü. Dünyanın dört bir yanından; Britanya Adası’ndan, Avrupa’dan, Malezya’dan, Afrika’dan, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan. Salyalarını akıtarak gelmişlerdi Yedi düvelin itleri kuduz köpekler. Aslında bunlara köpek bile denmemeli, Zira hepsi birbirinden namussuz, alçak ve reziller. Kara haber dalga dalga yayıldı yurdun dört bir yanına, Doğuya, batıya, güneye, Trakya’ya, Anadolu’ya… Çanakkale’den Edirne’ye, Bursa’dan İstanbul’a. Oradan Samsun, Artvin, Kars, Erzurum, Bitlis ve Van’a, Malatya, Adana, Mersin, Antalya, İzmir, Aydın, Sivas sancağına. Aldıkları haberle Türk’ün ayranlığı kabardı birden, Bütün ülke ayaklandı, insanlar atağa kalktı, Artık onlatı kim tutabilirdi ki !.. Askeri Tıbbiyeyi Şahane son sınıf öğrencilerinin Tümü gönüllü gitti Çanakkale’ye. Hepsi orada şehadete erdi, O yıl tıbbiye hiç mezun vermedi Yediden yetmişe, Bıyığı yeni terlemişten, beli bükülmüşe Koşarak, heyecanla gittiler cepheye Daha on üç-on dördünde çocuk denecek yaşta gençler; Ceplerine taş doldurup çıktılar kantarlara, Kiloları kırk beşten fazla çeksin diye. Cılızdı bedenleri, ama yürekleri sanki bir devdi. Ve de çelikleşmişti iradeleri. Bir ölüm-kalım savaşı başlamıştı. Ya kurtaracaklardı vatanlarını, ya de şehit olacaklardı Önlerinde başka bir seçenek kalmamıştı. Mustafa Kemal onlara; “Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” demişti. Bu söz onları kamçıladı, tetikledi; Vatanları için ölmek ne kadar da güzeldi. Şehadeti göze alınca insanlar, Aman da nasıl savaşıyorlar. Bir anda yer yerinden oynadı “Allah Allah “ nidaları; ovada, gökte, dağlarda, denizde yankılandı Bu ne büyük bir kahramanlıktı Ya Rabbi !.. Arkasına dönmeden, sağında solunda ölenleri görmeden, Sanki ölüme koşuyorlardı askerler… Yarı aç yarı toktu karınları, ayakları yırtık çarıklı. İşte bu inançla yürüdü düşmanın üstüne Mustafa Kemal’in askerleri. Bu bir savaş değil, adeta kopan bir kıyametti vE Ve de bütün dünyanın alması gereken büyük bir ibretti Bunu gören Yüce Allah yardım etti askerimize; Bir anda gökyüzünü kara bulutlar kapladı Büyük bir tufan oldu birden, Sanki gök delinmiş gibi şiddetli bir yağmur boşaldı, Şimşekler çaktı, yıldırımlar düştü. Her yer zifiri bir karanlığa kaplanmıştı Sonra pırıl pırıl bir güneş doğdu gökyüzünden, Bir anda yer-gök aydınlandı, Başlarında Mustafa Kemal 57.Piyade Alayı göründü kara bulutların ardından Akdeniz’den başlayan bir gökkuşağı sardı semayı Süsledi özenle Çanakkale’nin üstünü Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. İnanın bu olanlar büyük bir mucizeydi. Burada bitmedi bu öykü Daha öyle şeyler yaşandı ki Çanakkale’de Savaş meydanlarında, Buradan bütün dünyaya büyük bir insanlık dersi verildi. Öyle yüce, öyle büyük, gönlü öyle merhamet doluydu ki askerimizin Atlayıp geçmedi üstünden, yaralanmış önünde yatan düşmanın Onu tekmelemedi, ezmedi, öldürmedi, Tam aksine, yerden kaldırdı onu, matarasından su içirdi, Azığının yarısını da ona yedirdi. Bu da yetmedi, kainata son bir insanlık örneği daha verdi Süngüsünün ucuna takıp teslim bayrağı yaptı Gömleğinden yırttığı bez parçasıyla, Sonra sırtlayıp yaralı düşmanı, Kendisine kurşun sıkılan karşı cepheye bıraktı. Bunlar birer masal değil, uydurulmuş öyküler değil, Yazan-okuyan da biz değiliz; Yazan, savaşta günlük tutan yaralı Yedeksubay bir Fransız teğmeni, Ve de savaştan sağ çıkıp ülkelerine dönen Avustralya, Fransız, İngiliz askerleri ve savaş muhabirleri. Daha neler yazdılar Neler anlattılar neler… Şimdi, çok uzak diyarlardan kalkıp geliyor binlerce insan Çanakkale’ye, Gelibolu Yarımadası’na, Saroz Körfezi’ne, Anzak Koyu’na, Seddülbahir’e, Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar’a. Bu anlamsız savaşta ölenlerin yakınları bunlar. Amaçları dedelerinin mezarlarını ziyaret etmek Biraz da dinledikleri kahramanlık öyküleriyle tanıdıkları Türkiye’yi ve Türkleri görmek… 18 Mart 1915. Çanakkale Zaferi Tarihimizdeki zaferlerin en büyüklerinden biri. En büyük övünç kaynağımız, Bunu ne düşmanlarımız unutabilir ne de biz. İnşallah bizden aldıkları ders yeter de onlara. Yedi düvelden toplanıp gelmezler bir daha yurdumuza. Gerçi gelseler de fark etmez, Nasıl olsa geldikleri gibi giderler. Aziz vatanın toprağında Rahat uyuyun siz, aziz şehitlerimiz. Sizlere olan tüm borcumuzun bilincindeyiz Ve bıraktığınız emanetlerin bekçisiyiz. Onları koruyacağımıza yemin ediyor Önünüzde en derin saygıyla eğiliyoruz. Sonsuz minnet ve şükranla mübarek ellerinizden öpüyoruz… 18 Mart 2014 |
Hata çalışmalar hiç bir zaman bu Ülkeye fayda getirmemiştir.
Hainler her zaman dersini mutlaka, ama mutlaka sert bir cevapla almışlardır.
Bu gemide hepimiz varız. karıda zararı da hepimizin.
Lütfen ama ne olur kimsenin uşağı, maşası olmayalım.
Tam bağımsız bir Türkiyeyi yeniden yaratalım. İçimizdeki nifak tohumlarını,
Atatürk İlke ve Devrimleri ve Laik Cumhuriyet düşmanlarının haddini ne olur , Korkmadan, yılmadan bildirelim.
Atalarımız canlarını bu topraklar uğruna vermemişlermiydi bizde ,Bu yiğit insanların torunları isek gerekeni gözümüzü kırpmadan yapmalıyız.
Ülke topraklarımız, Ayyıldızlı Şanlı bayrağımız, Atatürk ilke ve Devrimleri, Laik Cumhuriyetimiz namusumuzdur.
Bunları yitirdikten sonra bu dünyada yaşamanın ,var olmanın hele uşak olmanın, onursuz yaşamanı bir anlamı varmı.
Kimseye değil kendimize benziyelim. Kimseler gibi olmayalım.
Kendimiz olalım.
Bizim asaletimiz , tarihimiz bize yeter.
Bu Toprak Uğruna canını veren Aziz Şehitlerimizin Kahraman Gazilerimizin kemiklerini ne olur ama ne olur sızlatmayalım .
A ksi taktirde haramzade konumuna düşeriz.
Şanlı Tarihimiz Nutukta tüm ayrıntıları ile anlatılmaktadır
Her Türk Vatandaşın baş ucunda bulunması gereken önemli bir tarih vesikası dır
Arif Yazınızda Sayın Hocam Şanlı tarihimizle birkez daha yüzleşme fırsatı buldum,birkezdaha büyülendim işte biz Kahraman ecdadımızın torunları olarak bu günkü umursamazlıklarla yanlış çapsız siyasi politikalarla büyük hayal kırıklığı yaşıyorum
Bir yüce Milletin evlatlarının hergün Rahmetli Aziz Nesini haklı çıkaran eylem ve tavırları beni günbe gün ürkütüyor
Asil ,bilge yüreğinize cesur mahir kaleminize bir kezdaha saygılarımı selamlarımı gönderiyorum
İyiki iyiki varsınız sayın Hocam diyorum
________* * * * * * * * * *___________
Hürmetlerimle