ULU BİR ÇINARDI O !..
Annem İçin :
ULU BİR ÇINAR’DI O !.. Ulu bir çınardı o !.. Tam 96 yıl önce dikilmişti. Küçücük bir fidandı önceleri, Sonra büyüdü, gelişti, yaprak açtı, dallar verdi, Tam sekiz tane dal çıkarmıştı. Bunlardan hemencecik kurudu ikisi. Diğerleri ise fire vermedi, Ve yeni dalcıklarla bezendi. İçlerinden birine, “Kan damarım” derdi. Gün oldu, devran oldu; Hepsi ayrı renklere büründü dalların, Kimisi kırmızıyı sevdi, kimi yeşili. Kimi kuzeye çevirdi yüzünü, Kiminin güneye baktı gözleri. Dalları arasında hiçbir ayırım yapmadı Uluçınar, Hem kırmızıyı sevdi, hem yeşili. Seçim yapamadı aralarında. Bir o yana, bir bu yana çırpınıp durdu, Taraf tutması gerçekten zordu. Bir o yana, bir bu yana derken, Sanki günebakana döndü. Sonunda dövülmüş tunç rengini aldı gövdesi. Her tondan renkleriyle, Gökkuşağı kadar güzeldi. Aldırmadı bu renk değişimine, Aldırsa da aldırmaz göründü. Zaten, elinden başka ne gelirdi? Hem onun için bütün renkler güzeldi. Ve de çıkardığı bütün dallar, Dalların dalcıkları, Onun için hep aynı değerdeydi. Büyük bir özenle yetiştirdi onları, Aşırı çaba gösterdi, emek verdi. Her tehlikeden korumaya çalıştı, Her fedakarlığa katlandı onlar için, Her zorluğa göğüs gerdi; Dal ve dalcıkları; Esen bir rüzgarla Birbirlerine çarpıp kırılmasınlar istedi. Son dakikaya kadar, Bu duygusunu yitirmedi. Bazen yanlış anlaşıldı çabaları, Hatta bazen kırgınlık bile yarattı. Rüzgar esti, yağmur yağdı, Bazen fırtınalar çıktı, Bazen de gök gürledi, şimşekler çaktı. Ama hiçbir dalı kırılmadı ulu çınarın, Tek bir yaprağı bile yere düşmedi. Bir çınar daha dikilmişti yanına, uzun yıllar önce. Beraber büyüdüler, beraber yaşadılar, beraber sevdiler. Dallarını birlikte çıkardılar, birlikte büyüttüler. Mutluydular. Ama o kuruyup gidiverdi birden. Hem de çok erken. Buna çok üzüldü Uluçınar, Ama yenik düşmedi kadere, Yeni baştan, yeni bir çabayla sarıldı hayata, Devam etti kaldığı yerden. Günler, aylar, yıllar geçti. İyi ve de kötü, tatlı ve acı. Gücünün yettiğince dayandı. Sonra bir samyeli esti. Her şeyi kurutup geçti. Bu sefer farklıydı her şey, Sanki yer yerinden oynadı. Daha fazla dayanamadı Uluçınar, Önce kuru bir yaprak gibi sallandı Sonra dalından kopuverdi. İlahi çağrıyı almıştı. Direnmek boşunaydı. Mutlulukla baktı etrafına, Bütün dalları ve dalcıkları onunlaydı. “Sakın kopmayın birbirinizden” diye fısıldadı usulca. Sonra, “Saat kaç” diye sordu, Daha sonra da sanki bir deprem oldu Her şey sarsıldı birden, Kızılca kıyamet koptu. “Artık tamam” dedi büyük bir teslimiyetle. Bedensel varlığı sona ermişti Uluçınar’ın Ruhu ise köklerine iniverdi; Sessizce, yavaşça ve derinden … Sonra zaman duruverdi birden, Bir daha çalışmadı odasındaki saat, Akreple yelkovan 21 45’in tam üzerinde kaldı. Önceden ayarlansa, bu kadar isabet olmazdı. Sanki bir mucize gibiydi bu. Ama inanın, aynen böyle oldu. Yaşamı sona ererken Uluçınar’ın saati de durdu. Önce bir sessizlik, sonra haykırışlar ve feryatlar, Dalların, dalcıkların çırpınışı, Ve yeryüzündeki en büyük acı … Bakalım Uluçınar’ın sözü tutulacak mı? Dallar ve dalcıklar arasında birlik korunacak mı? Bekleyip göreceğiz. Bizler de; “Allah gecinden versin” diyerek, Sıramızı bekleyeceğiz. Nur içinde yat Anam. Uluçınar’ ım. Seni çok seviyorum. Daha şimdiden seni çok özledim. Bizden ayrıldın, ama çok şükür, babamızın yanında ve köklerinle birliktesin .. Mekanınız cennet olsun cümlenizin. Tanrının rahmeti üzerinizden eksilmesin. Amin !.. Sadık ÖZEN 27.03.2008 / Antalya |
Direnmek boşunaydı.
Mutlulukla baktı etrafına,
Bütün dalları ve dalcıkları onunlaydı.
“Sakın kopmayın birbirinizden” diye fısıldadı usulca.
Sonra, “Saat kaç” diye sordu,
Daha sonra da sanki bir deprem oldu
Her şey sarsıldı birden,
Kızılca kıyamet koptu...
çk dygulandırdı şiirniz beni...
amin diyorum ... nur içinde yatsınLAr... sevgiLermLe..