Eğrelti Beden
Düşmüşsün ey sefil her fecirde
Kahır denizinde amansız bir girdaba Yüreğin permeperişan bir halde Üstüne hicran bulutları kusmuş Zehir yüklü yağmurlarını Şimdi kâretmez yanaklarında beliren Yalancı tebessümlerin Çehrende ki o acı firakın izlerini silmeye Bahşetmez ki senin solgun simana Mihrinisa yalandan da olsa bir tebessüm Gamzelerindeki goncaları göstermez Senin o küflü kokulu gözlerine Gülmez ki yüzüne gözlerinde saklar baharını Solmuştur gonca gülün Gün yüzü görmeden bahçende Bir eğreltisin gayrı her nefeste Dününde yaşayamadın Bugününde de heba oldu tüm aşkların Senin artık hakkın yoktur güzel olanı sevmeye Edebiyattan anlamazdın ama Sayfalarca nameler yazdın Sırf bir edebiyatçı sevdin diye Yazık ettin tertemiz kağıda Ve tükettiğin kaleme Sen ne durursun öyle Gölge edersin Mihrinisa’ya Vede yeşercek olan gülistan bahçelere Eğreltisin tüm mazinden bugüne Hakkın yoktur bir damla su içmeye Ve de bir lokma ekmeğe Çık git hadi durma buralarda Gün yüzü görmemiş, ayaz çökmüş Karanlık memleketlere Yada kalk hadi uzun yıllarını alacak bir sefere Dönme yıllar yılı bu memlekete Başka türlüsü yoktur aranma boşuna Sen daha gözlerinle anlatmayı bilmiyorsun Mihrinisa’na beslediğin muhabbeti Dilin dilsiz tamam da gözlerinde pek bi ağma Gözlerinden dile gelse belki, hece hece Söylesen yüreğindeki aşkı, o kara sevdayı Mihrinisa’na Bir umuttur belkide çözülüverir Zirvesinden hüzün yağan buzul dağları Sen adam olmazsın Bakma kehkeşanlara öyle mağrur gözlerle O kadar derine inmiş madem hicran kesiği yaran Ya kalk git tut ellerinden Mihrinisa’nın Yada durma gayrı kutuplara git Belki bir buzdağını kaynatır Bu eğrelti beden Rahmi HATIL |