Karşı koğuşta bir hükümlü geçmişe uzanan mektuplar gibi yalnızlığı
karşı koğuşta bir hükümlü
geçmişe uzanan mektuplar gibi yalnızlığı posta puluna yapışan kaderi içe dönük aynı kaderi paylaşan posta puluyum ben adresi yalnızlığının öteki yüzü yalnızlığı lal mektuplar kadar yakıcı ruhunda ise binlerce pranga karşı koğuşta bir hükümlü duvar dibine sinmiş isli kaderi yirmili yaşlarda genç kız kadar çekici sarmal bulmaca gibi çözümsüz görünen aslında yalın sade bir o kadar ışıltılı ve özlenen o son mektupta o son satırım ben içsel içe dönük sen ve ben öyle gel ki bana yalnızlığımın lal mektupları kadar ben okurum sessizliğini yaz ben duyarım yalnızlığını yaz ben görürüm sevdanı yaz martı olur pencerene konarım şimdi nerede o eski mektuplar diye soracaksın bana belkide haklısın zamana yenik düşen pulum ben ve sana ulaşamayan o eski mektup olsam adresi sen ne şimdiki zamana ne de geçmişin yirmili yaşlarında ki ben değilim ben karşı koğuşta bir hükümlü sensiz geçen otuz yılın öfkesi yüreğimde Mahmudiye Düzkaya |