Sen, senliliğini sustun, ben, benliliğimi konuş(a)mam artık. Bu yangının kendini yakan en büyük alevi benim. Kendi ördüğü ağa yakalanmış bir örümceğim belki. Bu söz şifreleriyle kudurtup kendimi olası bir yarından vazgeçmeyi ya da ölçeksiz depremlerle bir enkaz olmayı diliyorum. Benim iflahım sökülmeli, kırılıp dökülmeli dişlerim. Sana kalan bir kırık tebessüm ve bir kaç önemsiz selam kelam olmalı! Ama duayla miracımız hep sürmeli.
Allah diyip susanla yalan diyip konuşanın aynı göğe bakıp sol göğüs kafeslerinde aynı et parçasını taşıdıkları bir dünyadayız! Ve inancının ikrarıyla yaşayanları arıyoruz. Kendimizi işaret edip o burada diyenimiz hala hiç yok! Hala olmayan mehdiyi kantarın umut kefesine koyup amellerimizi tartmaya kalkıyoruz! Bu arada hesap günü yaklaşıyor biz ısrarla başka hesapların peşindeyiz! Batağın çırpınanları UYANINIZ!
Birinin bu yarınlara dur demesi gerek. Gelip gelip beni dünlerde bırakıyorlar! Ya damdan düşer gibi ya da akşam sefası olup üzerime üzerime geliyorlar. Birde uzun geceleri döküp gözlerime ani bir kararla sabah oluyorlar. Beni bir taşı yontar gibi habire azaltıyorlar. Gölgemin içinden geçip söğüşlüyorlar. Benim önceliğimi tembihleyip, umud böyle bir şeydir diye ufkumu meşgul ediyorlar. Ölecek olacağım gerçeğini inkar etmem için!
Senin çarşında bir tezgah kur bana. Deliliğimi sermaye edip söz satayım muhabbet mukabilinde. İyiler alsın şifa bulsun. İrileşsin derin dualar. Sen siftah eyle ilk ve günü güneşle. Ayrıklarını kopar zihnimin. Sanki kör ve sağır dünün sahibi değilmişim gibi aşılmaz dağ gibi duran yarınlardan geçir kalbimin kelimelerini. Çakmağını çak selahiyetimin, vezni bu olsun misal. Seni Zer ilan ediyorum ben muhacirin Ebu Derda! Haydi işaretle yıldızlık payeni. Daha çok bekletme seni!
Ben sanki bir kavgaydım denizlerin taştığı yerlerden boşalan, bir öfkeydim dağların tepesinden patlayan, bir inançtım arzın arşa değdiği kadar, bir acayip haldim kendini aklında arayan, bir muhabbettim girdiği yürekte sızıp kalan, bir borçtum ödenmesi gecikip kahra uğrayan, bir deliydim iki kere ikinin dört olduğunu söyleyen ve bir mahniydim sazın titreyen teline sarıp sarmalanan! Ve şimdi hiçbirşeyim herşeyin vazgeçtiği!
Korkun!
Seviyorum dersem doğrudur. Gidin gelin gönül iklimimde mutlu olun.
Ölüyorum demişsem bu bir gerçektir. Heran bekleyin.
Bir şiir kondurmuşsam ufkunuzun çeperine okuyun belki sizi söylüyordur.
Duamı seslemişsem aleme, ey sevenlerim şifadır. Amin deyin.
Gözlerimi gözlerinizde tutuyorsam bakın. Size renklerin sesini terennüm ediyordur. Anlayın.
Ama susmuşsam, sukutun dağı olmuşsam, sesimin kokusunu nefesinizde hissetmiyorsanız. Sadece KORKUN..!
Beyazın rengi yok diyorlar. Sarının, yeşilin, kırmızının rengi var ama! Beyazın dengi siyah diyorlar. Morun,lacivertin mavinin yok ama. İyiliğin adı beyazdır diyorlar. Samimiyetin, sadakatin ve sevginin adı da beyaz ama. Umutlar ve bulutlar beyazsa makbul sayılıyor. Rahmetin, bereketin ve hakikatin de öyle. Beyazla başlamak gerekir diyorlar. Besmeleyle de öyle ama. Beyaz, sukutla konuşandır diyorlar. Aşk da öyle degil mi ama?!
Kimileri yazıyor kimileri yazılıyor kimileri de okuyor! Sonra ecel geliyor ve hepsini hizalıyor! Yazana yazdığı soruluyor, yazılana sustuğu, okuyana konuştuğu! Ama her kimse sorgudan geçiyor. Hesabı görülüp defteri dürülüyor. Kazancını kazanç yapanlarla, kazancını hiç edenler farkediliyor. Kazanç sahipleri cennetleniyor gerisi hiçleniyor. Ve her kimse hakkını adil bir şekilde nasipleniyor. Allaha bu yüzden gerçekten inanmak gerek işte!
Ben benden düşmüşüm! Her şey birşeymiş ben düşmüşüm. Gökten düşmüşüm, gözden düşmüşüm velhasıl yokmuşum, hepten düşmüşüm! Düşmüşüm bin pare olmuşum. Düşmüşüm bir hayr iken şerre yorulmuşum! Sesim susmuş, sukutum konuşmuş ben unutulmuşum. Yoklukla yoklanıp varlığımı üşümüşüm. Düşmüşüm düşlerde görülmüşüm. Dostun nefesi kısa gelmiş donmuşum. Dağılmış, dağıtılmış bin hüzünle bir şiirden seçilip sorulmuşum..!
Gecenin sustalısı gibiyim. Sessizliğin bağırsaklarında gezinen bakteridir her fikrim. Enine boyuna bir adam olmanın derdiyle yeni bir sabahı umut ediyor, kafakağıdımın etiketlerine bir kez daha gözyumuyorum! Bir Türk olmak bir müslüman olmak hala cennetim değil! İyinin insanı olmak muhabbetiyle yanıp tutuşan bir besmeleyim. Hangi sabrımla sınansam mağlup, hangi şükrüme sorulsa en galip benim! Kendimi arıyorum sahi ben hala neredeyim?
İnsanın sevdikleri sağlığıdır, sıhhatidir, mutluluğudur. Sağlığı yerinde olmayan sevdiklerini gönlünde tutamayandır! Gecesi olan gündüzler hep umuttur, gelmesi olan sevgililer daha çok umuttur. Güneşin ömründen daha bereketlidir sevgililerin şifası. Ve daha yeğdir gözlerinin içi gülerek taa kalbimizin en içine bakması. Sağlığımız için sıhhatimiz için sevgililerimizi başımızın tacı gönlümüzün mi’racı yapmalıyız!
Kendini, kendine, kendisi olduğunu söyleyebilen tek canlı insan olmalı! Bu alameti farikalığı bir o kadar da yalnızlığı aslında. Bu yalnızlığın mükerrer tesellisine de sabır deniliyor. Tembel, teslimiyetçi ve mütevekkil katılimla yaşayabilmek için. Ve kasıtlı olarak sevmeye zorluyor insan kendini birde! Neymiş sevmek şükretmekmiş yaratana. Yaratana sevgili olamadıktan sonra neye yarar oysa! Hakikatsizlik yapmaktan başka...!
Elimi sustum, gözlerini duydum yalnızlığın, dilimi köreltip yakılmayı yıkılmayı umsun diye mazim, ulufe verdim en yakın yarını. Yetmedi geceyi suçlayıp karanlığına kıydım! Ben dedim, Ben; hayatın ederi hengamemi koyuyorum ortaya. Ölmekse ölümüne yaşıyorum zaten! Yaşamak yavşaması günlerden vazgeçiyorum. Alın beni içeri. Damardan sevin sevecekseniz. Mezarınıza taş yapacak kadar mesela ya da avuç açıp dualayacak kadar!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Savruluşlar... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Savruluşlar... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bu sevgiyi hak eden bir sevgili inşallah
yazan ellereine saglık beğeniyle okudum