galibin kim olacağına kim karar veriyorpencere kenarında izlediğim ince ince yağan yağmur başka başka yalnızlıkları yıkarken bir unutuş, başka bir unutuşu hatırlatıyor bazen hayatın ta kendisi yaşamın düşmanı oluyor rüzgârın fısıltısının getirdiği tek şey yaşamın inkarı gibi tıpkı çürüyen yada kaybolan bir coğrafya, yitirilen bir lisan gibi unutuluyoruz zamanın içinde eksik bir notanın peşinde yokluğun izini sürüyor duygularım eksiği bulmak için fazlalıkları azaltmak gerek diyor çok bilmiş iç sesim önce iç sesimi, sonra tüm sesleri atıyorum hayatımdan kelimeleri kovuyorum kapıdan kalemle kağıdın büyülü fısıltısını siliyorum aklımdan üç noktanın belirsizliği, iki noktayı üst üste koyamamanın çaresizliği, gecenin içinde koyulaşan gölgelerin sessizliğiyle baş başa kalıyorum bugünlerde okuduğum her şeyi, her bakış açısını, her düşünceyi, insanları, duyguları, en çok da yazdıklarımı önemsiz buluyorum insanların hepsi bana benziyor insanların hepsi sana benziyor sokaklarda dolaşan huzursuz, yorgun, çelişki içinde binlerce yüz kimse içinde bulunduğu durumu nasıl düzelteceğini bilmiyor herkes suçlayacak birini buluyor herkes yaşamaktan korkuyor birbirimizin gözlerinin içine baka baka beyaz yalanlar söyleyip duruyoruz günü kurtarma telaşı içindeyiz beyaz yalanlardan hastalıklı mutluluklar doğuyor tüm bunlar bizi bir süre oyalıyor hastalıklı bu mutluluktan bulaşıcı, ölümcül bir huzursuzluk yayılıyor dünyaya Kurallarını, sınırlarını hayatın belirlediği oynamayı bilmediğim sessiz bir oyun oynuyorum tam kurallara alışmaya başladığımda kader oyuna yeni kurallar ekliyor istediğim gibi oynamayı beceremiyorum oyundan atıldıkça canım sıkılıyor, kaşlarım çatılıyor küskün, suskun kalakalıyorum başladığım oyunu bitirmek istiyorum oysaki oyun hiç bitmiyor galibin kim olacağına karar veremiyorum galibin kim olacağına kim karar veriyor? oyun içinde oyun olduğunu fark edemiyorum aslında her şey çocukluğumdaki gibi fakat düşüp dizlerini kanatmış bir çocuk gibi bağıra bağıra ağlayamıyorum zira oyun hala devam ediyor yaşanan her şeyin bir düş olduğunu bilerek, gerçeğin keskin köşelerine çarpmadan yaşamaya devam ediyorum güçlü bir rüzgâr essin, kırılan düşlerimi alsın götürsün istiyorum... bırakın çocukluğun kuytusunda avunayım gün be gün büyüyen büyüdükçe yaşlanan yaşlandıkça maziyi özleyen yaşama sığındıkça düşleri geride bıraktığını fark eden küçük çocuklar gibiyim geri gidebilir miyim gitsem, düşlerimi sakladığım yastığın altında bulabilir miyim içimde sessizlik koyu gölgeleri giyindikçe, hüznü sisli karanlığın ardında, büyüsü ışığında saklı çocukluğum seni geri alabilir miyim... 15 Şubat 2014 - Zeynep Özmen |