SENDEN ÖNCESenden önceydi sabahın ilk ışıklarını karşılardım penceremde avuçlarımı cama dayar yine mi hüzün doğuyor derdim karanlığın ardında eliimin altında buhardan bir yalnızlık izi oluşurdu güneş doğar doğmaz kaybolan yok olduğunu zannettiğim yalnızlık aslında yüreğime sızardı üşütürdü izleri. Giden kaldığını bilmeden süründü kalbimin en ücra köşelerinde ne kendi silinmişti kara tahtamdan ne ben silebilmiştim üstünü silgiyle.. Bir avuç yalanı sürüp yüzüme gittiler sevdim dediğim yüzler dualarımı gönderirken Rabbime siyah bir kuşağı bağladım belime hazırdım döğüşmeye her tür mezbelelikle tek sevgiye açtı yüreğim bir tatlı sözün gölgesinde sessizce uzanmaktı emelim olmadı.. Ortada topaç gibi bir duygu seli döne döne geçmişle bugün arası dolandı durdu senden önce kaybolmaktan son anda kurtuldu. Ben tırmaladıkça geçmişin yüzlerini altından korkunun gölgeleri ayyuka çıktı düştü ayaklarımın dibine basmadım üstlerine ölümsüz bir sevdayı tasavvur ederken güneş kirpiklerini kapatınca gecenin haşinliği ile vuruldum kınalı bir serçeydim sadece vakitsiz nefes alma çabalarım kafamın anlık koparışlarıyla son buldu. Kanadım, geceler boyu göl oldu haykırışırımdan sızan sızılar Elvan kokulu yar’e özlemler biriktirdim farkında olmadan. Eteklerimin altında sakladım umutlarımı her rüzgarda bir parçası sürüklendi Vicdan hapsolmuş gönüllere üstüne bilmişlik parmaklıkları geçirilmiş herkes ne çok biliyor herkes yaralarını gizleyip başkalarını ne çok yaralıyor dur demek istesem dilimde tüy bitiyor gece; üstümü sessizlik yorganıyla örtüp sus diyor ne çok konuştun onca yel değirmeniyle sen de boşa boğuştun. Yağmur yağıyor üstüme yalnız bana mı yağıyor bilmem Saçımdan süzülen geçmişin sularını arada dilimle yalıyorum ne acı tadı var Yarabbim gözlerime kırağı düşüyor sıcaklığına sığınacak bir yürek olmalı ısıtmalı kirpiğimin uçlarını ki güneş yeniden doğsun gözlerimin içine. Sen çıkıyorsun işte o noktada kesişen yolumuzun başında elini uzatıyorsun bir çocuğun masumca gülüşüyle gel diyorsun gönlüm seni ölümsüz sevmeye hazır seni bekliyordum bin asır. Gülümsüyorum... Ayvazım DENİZ |
ne kendi silinmişti kara tahtamdan ne ben silebilmiştim üstünü silgiyle..
bazen karsındakini üzmemek adına bazende daha cok yıpranmamak adına
ya susarsın ya da sahte bir tebessüme bürünür dudakların...
Sahi bilen var mıdır, insan ne zaman unutur gideni..?
Ömründen bin ömür gidip ..
"keşkeler" neyse ye döndüğü zaman mı ?
Şu gidenlere biri dur desin
Bu gitmeler çok can yakıyor
yürek dayanmıyor
Ne vakit gölgeme bassalar ruhum acıyor...
Tebrik ederim canım benim klasik sözlerden biri biliyorum ama
çok derindi sözlerin
işledi, yaktı
kavurdu desem yeri
Öyle işte...
Zeynepece tarafından 1/28/2014 10:29:20 PM zamanında düzenlenmiştir.