" burşun "Son kokunu istasyon caddesinde düşürmüştün İstasyon caddesinden hiç tren geçmezdi ki seni bana getirsin Ben, eğilince unutmuştum tebessüm etmeyi Ne başım kalkar ne yüzümün kızarıklığı silinir kaldırımlardan Seksenli yıllar mıydı burşun ? Güneş görmeyen sokaklarında bu şehrin Bir kör kurşun gibi üşüyorum hâlâ Yine de ağlama hiç Kendi kanatlarınla biraz olsun mavilikler topla gökyüzünden Ki ölümcül gözlerin güzelleşsin Hani bir martı titreyince alırsın ıslak avuçlarına Hani on yedilik kızların somurtmuş kınalarını sürersin parmak uçlarına Bana bakmadın ki göresin Çirkin çocukluğum utandırmıyor beni burşun Hâlâ içimde bir sokak köpeği gibi havlayıp duran yokluğun var Ve omuzlarımdan hâlâ inmiyor kirli yağmurlar Kaç asır sonra güneşe bakabilirim bilmiyorum Gecelerin koynuna bu kadar sokulmuşken Sen hep karanlık tarafımdan seversin beni Yine öksürük mevsimlerindeyim Uyku tutmuyorken yıldızları Sen, ay ışığı altında saçlarımı okşamayı deneme Bu şehrin bütün adamlarının işaret parmağı tütün sarısı burşun Ağlayınca kanatlarını kırmayı unutma Aynı yağmurda hiç ıslanmadık belki Ellerimden tutsaydın bir gökyüzü çalardım gözlerine Bilmem gökkuşağı kaç renkten oluşur Annem bir daha doğurursa, Ancak o vakit gülümseyerek ölebilirim yeniden uytun .......... |
hep okuyorum
çok güçlü kaleminiz
tebriğimle çok