İSTANBUL'A...mavi kokan sahiline dokundu ellerim zamanın gözlerimde boğulduğu bir andı güneş, denize yatırmışken alevden saçlarını uzak limanlara yorgun gemiler akardı martıların kanatlarından görmüşlüğüm vardı denizleri tutan bir kolu bir kolu yedi tepesini kucaklayan İstanbulu gözlerinden dolar avuçlarıma binyılın mirasından damıtılmış şarkısı kuşatır beni ne yana baksam o görkemli devin tarifi imkansız hatırası ezelden gelip adımları ebede giderken yolu görmeye değer, tunçtan zırhını kuşanırken İstanbulu eflatun göğünden nurlar yerine ölü yıldızlar yağar sulara karışmış taşlar gibi yokuşlarından bilinmezliğe yuvarlanır umutlar akdeniz köpüğü güzel uyup çağrısına yağmurun dokunsun diye bir kez daha koşardı kıyısına istanbulun ben çözemem sırrını senin İstanbul seni ancak evliyalar anlar ancak evliyalar bilir uyanmayası yattığın uykularını var git zahit zeytin tanesini başka yerde ye düş yollara yüreğini kavuran aşkı başka kentlerde ara gece yarısı ciğerlerini söken benim benim doğrayan seni dilim dilim güvercin bakışlı çocuklar büyütürüm sokaklarında senin suçluyum, orası kesin hem tanrı katında hem gönlünde kulun beklerim hükmünü İstanbulun Bülent KARAKAYA 0cak 2014 |