Dicle'nin KoynundaSolfej tedrisatından uzak Türkülerden dil yaratır kendine Dicle’nin koynundan, Fırat’a gönül koyan Elleri kınalı küçük gelinler Kara yağız bir oğlanken dilekleri Çoğu zaman kahırdır gördükleri ölüme uzanan Majör bir gamın icabında Minör bir tonalitede Gül kokusu kalmış mazilerinde Saçları var ki, başka türlü sarı Gözleri var ki, başka türlü yeşil Kırklar dağının eteklerinde Kül kokusu yaşar yüreklerinde Nehir kana susamış yine Koynuna bir kız almaya Köy yeni bir türküye gebe Hazar beslemekten utanmış Kendi haline bırakmış Dicleyi Uhrevi bir hava oluşsa da kandillerle Suçunu biliyor koca nehir En az Fırat kadar mezar Fırat kadar acımasız Acı anılardan Festival yaratılır mı hiç? Gayrı çığlığın dili, festival olmuş işte Delikanlılar suskun Gülünü kaybetmiş bülbül misali Mahzun ıslıklarıyla G/izli sevdalara hamallık ederek Özlemlerini demleyip Öfke duyarken nehire Mahpushane gardiyanlığına hevesleniyorlar Katiller ellerine düşer diye Dert ortağı sazı olunca yiğidin Ne majör kalır, ne minör Bir ağıt dolanır dilden dile Anonim bir türkü doğar gönüllerden Hazan vaktinde Gül-i-zar, ahuzar olur Yakılır zalim nehire Ve sevgiliye Cürüm ayazında Kolay mıdır türkü yakmak? Kolay mıdır suçu türküyle anlatmak Kolaydır Anadoluysan Kolaydır köy çocuğuysan Anlatmak aklamak değil Anlatmak isyandır Türkü isyandır Bağışlanmaz günahın dicle Ak, aş bendini istediğin kadar Sen canavar kalacaksın Biz daha çok canavarlar yaratacağız Sonra yarattığımız canavarların suçuna Daha çok türküler yakacağız Namertlik sen de, yiğitlik biz de oldukça Hiç değilse, türkülerde susmayacağız Biz adalete karşı bayrak açanlar değil Adalet isteyenleriz Biz baharların getirdiği budala kahkahalarını bilmeyiz Biz yolsuzluk değil, yoksulluk biliriz Ama biz en çok sevmeyi, sevilmeyi biliriz Ta ki canımıza yetti deyinceye kadar silah almayız elimize Ama Dicle gibi, Fırat gibi gelirlerse üstümüze O zaman, işte o zaman silahı takarız belimize... Yazan ve seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN |