0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1259
Okunma
"Çatalca’da topal çoban"
toplar düşlerini yumak yumak,
çözer toplar, toplar çözer,
kirlenir düşleri yunak yunak...
ve hasreti birikir yığınak yığınak.
"Çatal yapıp çatal satar"
sevdayla çatallı yollarda,
bekler alnının çatındaki yazıyı,
ak olsun diye,
pak olsun diye.
çatal yapıp çatal satar çoban,
boğazından her lokma hak olsun diye...
dedikodusu yayılır köyde:
"Nesi için Çatalca’da topal çoban
Çatal yapıp çatal satar?"
ağzı olan konuşur,
kara çalınır ak alnına çobanın.
sinesini yakar, acısını çeker,
yalnız olmanın.
kara çalmaların ardı arkası kesilmezken,
bir bilge ozan;
bildiğini söyler ak sakalıyla,
alır kopuzu, bağlar kopmuşu...
yanık türküsünü yankılandırır düşlerde,
"Kârı için Çatalca’da
topal çoban çatal yapıp
çatal satar"
en sonunda Çatalca’da çoban,
çatalını kırar, çakısını vurur taşa,
yapar gönlünden çaldığı ilhamla kavalını,
düşer kalan son takatiyle gönül sürünün arkasına.
ve bir daha bakmaz çatallı hayallerinin yasına...