BÜYÜLÜ BİR RÜYADAN ARTA KALANLAR
Bu, seni gördüğüm ilk anın
Ben de bıraktığı, Büyülü bir rüyadan Arta kalanlardı. Bu, sadece seni düşündüğüm Ve adı aşk olan bir hastalığa Amansızca tutulduğum Bir mutluluğun İlk nefes alıp verişiydi. Şehrin fersah fersah sustuğu Bir gece de Ceplerimde biriktirdiğim, Yalnızlığımla birlikte Usul usul arşınladığım kaldırımlarda: Karşıma çıkıyordu! Aşk rengi düşleriyle birlikte Bir çift göz… Bu ne güzellikti böyle. Yaradanın bir nakış ustası misali İnce ince işlediği Bir şaheserdi. Sefil gözlerimin önüne çıkabilecek, Tanrı suretli Bir sonsuzluktu. Daha ne denebilirdi ki Senin için. Daha hangi kelimeyi, Dudaklarımın ipinde asmalıydı ki Bir sözün için… Sanki gecenin karanlığı gitmiş, Her yer apaydınlık olmuştu. Geceyle birlikte boşalan Şehrin sokakları, Bir tek seninle doluyordu. Yer gök sen oluyordun Yalnız sen. Başka bir şeye Gerek yoktu ki zaten. Ama bir merhaba gibi Ansızın gelip Bir o kadar hızlıca gittin Gecenin soluğuna karışarak Seni bekleyenlerin yanına Ben ise Ardında kalan bir yabancı olarak Şaşakaldım! Masumiyetinin denizinden Bir damla içebilmek için… İşte buydu Büyülü bir rüyadan Bana kalanlar: Dilimin uçurumundan düşen Telaşlı birkaç kelime ile Kısacık ömrüme bedel Tatlı hayalindi. Belki bir daha Seni göremeyecekti Bu ıssız gözlerim. Belki de bir daha Sana uzanamayacaktı Sevdanla yanan Bu ellerim… Ama Varsın bir daha görmesin seni, Harap gözlerim. Varsın dokunamasın sana, Yokluğunun dikensi acılarına Talim ellerim. Ben böyle de yaşarım! Senin yaşadığın şehirde Nefes aldığıma şükrederek Böyle de tüketirim! Aynı sabahlara uyandığımızı bildiğim Nazlı takvimlerde Bir gün ölüm olacak hayatımı… YAZAN: ŞİİR İŞÇİSİ |