ÖYLESİNE BİR HİKÂYE
Nazlı olurmuş gül yüzlü çiçekler
Gölgesine sarılıp uyumayı severmiş Dalında salıncak kuran gelincikler Eğmezlermiş boyunlarını sert rüzgâra Renklerin şarkısında coşar Dans edermiş narin kelebekler Hafif bir yel vurunca savrulurmuş Düşermiş toprağına Örselenirmiş tülden kanatları Kızarırmış yediveren güllerin yanakları Gönül koyarmış kumrulara Dans ediyor doğa -Sessiz olun- Diye fısıldarmış mor sümbüller Bu koroya Eşlik edermiş hercâi menekşeler Bazen Dolu vururmuş Sığınacak bir köşe bulamazmış Sakla beni göğsünde Gülümün yaprağını düşürme toprağına Tabiat ana diye sitem edermiş Çiçekler kendi dilinde Mevsimler yolunu şaşırınca Küsermiş aslına Açmaya durmazmış dalında gülçiçek İncinmişliği g/özünden okunurmuş Vefâsızlığın topraktan geldiğini bilirmiş Kırılırmış körpecik dalları Ne sürgün verirmiş ne de koku salarmış cihana Gök gözlü yağmur damlacıkları da Gönlünü alamazmış Takvimlerden düşen yapraklar sararmaya yüz tutunca Bulutlar yağmur yükünü boşaltmak için acele edermiş Açılırmış gökyüzünün gözleri Mavi yanından Aniden Kış bastırırmış Gürültüyle Kapanırmış demir kapı ardından Tarûmar olurmuş gönül bahçesi Tutuşurmuş gecenin saçları en uzun yerinden Uykusu ağır olan yüreğin Yıldız yağmurundan haberi olmazmış Kor alevlerde yanınca düşler Kızıl dumanlı yangının İzi kalırmış Gül çiçekte Gören olmazmış ’ bağban’dan başka Deniz Derya Giritli Sözlere , nefesiyle can veren arkadaşım Sevda’ya ,sonsuz teşekkürlerimle. |