sana ve İzmir'ime mecburumbüyüleyici bir günbatımı öncesi pasaport iskelesindeki masama demir attım nargile fokurdamaları yankısında acı kahvem kalemim kağıdım ve sigaram şiir yüklü yüreğimdeki sen ve bu şehir İzmir in kavaklarındaki dökülen yapraklar gibi döküldü sözcüklerim teker teker sayfalarıma güneş ile denizin kavuşması yansıdı gözlerime sen düştün yüreğime hasretle sarıldım sensizliğe körfezin serin tuzlu imbatı ile soluklandım martıların günü uğurlayan son çığlıklarıyla gün kızıllığını kaybedip yorgunluğunu körfeze gömmüştü yıldızlar selam durmuştu İzmir gecelerine Kordon da ki buzlu badem satıcılarının sesleri otlu mezelerle süslenmiş ızgara çipura ve kadeh kadeh aslan sütünün kokusuna karışıyordu ben, Pasaport ta ki masa donanımı ceplerime koyarak Kordon boyundaki masamda yerimi aldım bir sen yoktun sesinin ve kokunun özlemi vardı masamda bir ah çekip sigaramı tellendirdim dumanındaki siluetine bakarak senli geçmişimize yelken açtım hatırlar mısın yılın tamamında rüzgarı hiç bitmeyen Çeşme Alaçatı da gözlerimiz değmişti birbirine bu sıcak rüzgarlarla dalgalanan saçların dolanmıştı yüzüme Çeşme Ilıca nın denizi gibi turkuaz gözlerin, bu denizin bembeyaz kumsalları gibi bir yüreğin vardı ilk defa aşık olmuştum sona yeminli seni ve şehrimi anlatmaya sayfalar yetmez gel artık, dön artık yeter bu hasretlik bil ki ben sana ve İzmir ime mecburum... İlhan Aşıcı |