-----Deli bal-----
Deli bal
deli balım bilmeseydim İsmail’i kesmeyen o bıçak bilmeseydim sulara söz geçirip yaran bir inanç var düşermiydim çukurlarına ayak izlerinin ellerinin gölgesine namlusuna dilinin deli bal deli balım iki irinli ur olur iki kederli bulut bakarken gözlerim dünlerin ışığına ışığınki acıyı saçlarıma ekmiştir tohumsuz topraklara sürmüştür yolumu deli bal deli balım hangi perdenin ardında gizliydi zehrin hangi kapısız odanda saklıydı sırrın benki her ilmeğine zikir çekmiştim varlığının o en uzaktaki adınla andığım yıldıza rehin koymuştum yüreğimi ayine durur gibi durmuştum dönüşlerime geceye deli bal deli balım şimdi bu dipsiz nehrin üzerinde ağır ağır yürürken ben susamışın suya düşmanlığı kadar düşmanım sana biliyorum ki Karagöl de hala dört mevsimin hükmü sürer ve zeytin kadının dumanı tütmektedir ocağında deli bal deli balım şahinim açma kanatlarını rüyalarıma kes bu amansız rüzgarlarını artık göç zamanı gelmiştir yaylalarına giit o kavalın sesini soy üstünden Bekteş’in güneşiyle sar o korkak mum ışığının yanabildiği kadar yanacak yürek serp üstüne ve yağmuruna söyle yumsun gözlerini geçerken ateşimden. Sevim Vardar |
güzel bir şiir okudum...