PENCERE YOK KAPI YOK
Hak-bâtıl ayrılmışken ne yaman çelişkidir
Nefse tabi hallerden bez gel kıldan köprüye Ev-araba, para-pul dünyalık ilişkidir Dolan birkaç zamanlık gez gel kıldan köprüye “Külli şey’in kadîr” O! İmtihandasın uyan! Varsa bulsun bir formül ilm-i fenni okuyan, Kabirsiz köy var mı hiç? Ey gafletle uyuyan! Bu girift bilmeceyi çöz gel kıldan köprüye. Yüz yirmi dört bin nebî… Bir o kadar evliya… Hikaye mi anlattı? Çıktı mı yalan riya? Pencere yok kapı yok. Bulunmaz ki hiç ziya. Karanlığı nûr ile boz gel kıldan köprüye Yetim öksüz bilmeden geçirdiğin hayatı İblîs-i laîn ile kaçırdığın hayatı Şuûru, basîreti göçürdüğün hayatı Gömüldüğün arz gibi ez gel kıldan köprüye “Hesap-mîzan yok!” deyip kendini bir öküzle Kıyâs etmen ne gülünç! Gel bu hali temizle. Sorumlusun efendi! Sabittir otuz cüzle Özündeki hasleti sez gel kıldan köprüye. Mazlum gitti zulm bitti zalim gitmem zannetti (!) Bir yalan rüya idi pek de ansızın bitti. -Muhkem haber- bu sonu her nefise emretti. “İnnâ lillah” lafzını yaz gel kıldan köprüye Alim kul cahilâne beyan etti bu hâli Akibetinde umar Rahmân ile visâli Sevgiliye kavuşan dost Mevlânâ misâli Düğüne gider gibi tez gel kıldan köprüye. Murat Alim ÜNAL ... |