ALLAH'A AÇILAN TEK KAPIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Tebliğ ayeti
"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirilen mesajı ilet. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçiliğini ulaştırmış olamazsın. (Hiçbir şeyden korkma) Allah seni insanlara karşı koruyacaktır" (1) Bu ayetin beyan üslubundan Hz. Resulullah’ın insanlara ulaştırmak üzere önemli bir mesaj almış olduğu, ancak onu açıklamaktan çekindiği anlaşılmaktadır. Bu ayette Allah Teala, Resulü’ne ihtar edercesine kendine verilen mesajı halka iletmesini emretmekle birlikte, Hazret’i bizzat kendi koruması altına aldığını da bildirmiştir. Burada şu soru ortaya çıkıyor: Acaba o mesaj neydi ki, Hazret onu insanlara iletmekten çekiniyor ve Allah Teala da onu iletmeyi risaleti yerine getirmek ve iletmemeyi de risaleti terk etmek kadar önemsiyordu? Bütün bunları, bu ayetin ne zaman indiğine ve bu ayetin nazil olmasından sonra Hz. Resulullah’ın ümmete ne mesaj ulaştırdığına baktığımızda anlayabiliriz. Ehl-i Sünnet alimlerinin de tasdik ettiği üzere bu ayet, Hz. Resulullah’ın Veda Haccı’nı yerine getirdiği sırada Gadirihum denilen yerde nazil olmuş ve Hazret bu ayet nazil olduktan sonra meşhur Veda Hutbesi’ni okuyarak, Hz. Ali (a.s)’ı kendi yerine mü’minlerin velisi olarak tayin etmiştir. Örneğin, Ehl-i Sünnet’in büyük müfessir ve tarihçisi hafız Ebu Cafer Muhammed bin Ceriri Taberi şöyle diyor: "Bu ayet Gadirihum’da indikten sonra Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: "Cebrail, burada durup, bütün hacılara Ebu Talip oğlu Ali (a.s)’ın, benim kardeşim, vasim, halifem ve benden sonra imam olduğunu duyurmam için Allah tarafından emir getirdi." (2) Olay kısaca şöyle gelişmiştir: İslam Peygamberi (s.a.a) hicretin onuncu yılında Hac farizesini yapmak gayesiyle Mekke’ye doğru yola çıkar. Bu hac, aziz Peygamber’in ömrünün son yılında yapıldığından, ona Haccet-ül Veda (Veda Haccı) denilmektedir. Hazret’le birlikte olan hacıların sayısı, tarihi kaynaklarda 120 bin olarak rivayet olunmuştur. Hac merasimi bittikten sonra, Medine’ye dönerken, Zilhicce ayının on sekizinci günü, Gadirihum denilen yerde bahis konusu olan, "Ey Peygamber! Rabbinden indirileni tebliğ et, bunu yapmazsan, onun elçiliğini yapmamış olursun, Allah, seni insanların zararından koruyacaktır" (3) ayeti nazil olur. Bu ayetin inmesiyle Allah tarafından gelen bu önemli emri herkes merak etmeye başlar. Bu sırada Peygamber-i Ekrem (s.a.a), hacıların durmasını ve uzaklaşanların dönmesini emreder. Öğlen vakti gelip çattığı için, Hazret hacılarla, o susuz ve yakıcı sahrada öğle namazını kılar ve develerin eğerleriyle yüksek bir yer yapılır. Peygamber hazırlanan o yüksek yere çıkar. Halk, Allah tarafından gelen bu önemli mesajın ne olduğunu sabırsızlıkla beklerken, Allah Resulü söze başlar, Allah’ı medh-ü sena ettikten sonra şöyle buyurur: "Ey insanlar! Sizin içinizden ayrılmam ve Rabbime kavuşmam yaklaşmıştır. Bunu bana her şeyden haberdar olan Cenab-ı Hak bildirmiştir. Ben de sorumluyum siz de sorumlusunuz. Ne diyorsunuz?" Ashap: "Biz senin tebliğ ettiğine ve bu yolda ne kadar çok çalıştığına şahidiz. Allah mükafatların en iyisini sana versin." Hazret: "Allah’ın birliğine ve kulu Muhammed’in peygamberliğine, cennet ve cehennemin, ölüm ve kıyametin, ölümden sonraki hayatın hak olduğuna şahitlik ediyor musunuz? Ashap: "Şehadet ediyoruz." Hazret: "Ey Allah’ım! Şahid ol" dedikten sonra konuşmasına şöyle devam eder: "Ey insanlar! Kevser’in yanında birbirimizi göreceğiz. Benden sonraki iki değerli cevhere karşı nasıl davranacağınıza dikkat edin." Ashap: "Ey Allah’ın Resulü! Nedir o iki cevher?" Hazret: "Allah’ın kitabı ve benim Ehl-i Beyt’im. Allah bana haber vermiştir ki, bu ikisi Kevser’in yanında bana varıncaya kadar, bir birlerinden ayrılmayacaklar. Onlardan öne geçmeyin, çünkü helâke uğrarsınız. Onlardan geri de kalmayın ki, hüsrana uğrarsınız." Sonra herkesin görüp tanık olacakları şekilde Hz. Ali (a.s)’ın elini kaldırarak, olduğu yerde kendi halifesi olduğu hakkında inen semavi haberi iletir: "Ey insanlar! Mü’minlere kendilerinden daha üstün ve onlara velayet ve nezareti olan kimdir?" Ashap: "Allah ve Peygamberi daha iyi bilir." Hazret: "Allah’ın bana ve benim de mü’minlere velayetim var. Ben mü’minlere kendilerinden daha evlayım. O halde: Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. (Ahmet bin Hanbel’in rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber bu cümleyi dört defa tekrarlar) Allah’ım! Onu sevenleri sev, düşmanlarıyla düşman ol. Ona yardımcı olana yardım et ve onunla savaşanı kahret. Hakkı onunla sağlamlaştır. Burada hazır bulunanlar, olmayanlara bunu iletsinler." Bunun üzerine, halk henüz dağılmadan şu ayet iner: "Bugün dininizi kamil ettim, size nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı seçtim." (4) Daha sonra Peygamber (s.a.a): "Allah’ın dini kamil oldu. Allah benim peygamberliğime ve benden sonra Ali’nin imametine razı oldu" buyurur. Hazret’in bu konuşmasından sonra herkes mü’minlerin emiri Hz. Ali (a.s)’ı tebrik etmeye başlarlar. Kutlayıcılar arasında Ebu Bekir ve Ömer de bulunmaktadır. Hatta onlar herkesten önce Hz. Ali’yi kutlayıp şöyle derler: "Ne mutlu sana, ey Ali! Bizim ve her mü’min erkek ve kadının mevlası oldun." (5) Ehl-i Sünnet’in gerek hadis, gerek tarih yazarları ve gerekse müfessirleri Gadirihum olayını bir çok tarikle kendi kitaplarında kaydetmişlerdir. Onlardan 350 kişi "El-Gadir" kitabında zikredilmiştir. Gadirihum hadisinin senedinde en küçük bir kuşku ve şüphe yoktur. Ancak Gadirihum hadisinin senedinde en küçük bir kuşkunun olmadığını gören Ehl-i Sünnet ulemasından bazıları, bu hadisin kendi inançlarıyla bağdaşmadığını görünce, onu başka anlamlara yorumlama yoluna gidiyorlar. -------------------------------------------------------- (1)- Maide : 67 (2)- El Gadir c.1 s.214 El-Velayet kitabından naklen. (3)- Maide, /67 (4)- Maide: 3 (5)- El-Gadir c.1 s. 9-11-14 Dürr-ül Mensur c.2 s. 259, Tarih-ül Hülefa s. 114, Tarih-i Hatip Bağdadi c. 8 s. 290
Bir ömür oldu heba, anlamadı kul seni
Belki de anlamıştır, belli ediyor yeni Gerçekler ortadayken, kul bilmezden geliyor Lanetli taraf tutar, bu çıldırtıyor beni. Farz, sünnet bilmiyor dil, kalp esir olmuş dile Yezit olan olan her kalpte, var fitne fesat hile Duyarsız kulum Ali, tanımaz nur Ali’yi Halbuki Ali’siz kul, şeytandır bile bile. Allah için yaşayan, Allah’a karşı olmaz Farz kılınmış Ali’ye, biat vermeden solmaz Gadir-i Hum Hutbesi, anayasadır kutsal Kabul eden Müslüman, Ali olmazsa olmaz. Şeytana lanet farzsa, beterin beteri var İblisten beteri var , O’ndan beter Yezid var Lanet farzdır Yezid’e, etmeyene de lanet İslam tek kapılıdır; tek kapısı Ali var. |