NAZIM HİKMET RANŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ===============================================================================================================
NÂZIM HİKMET’İN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ Home / Ölümsüzler / Şiir / Unutulmayanlar / NÂZIM HİKMET’İN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ 03/06/2018 0112698-3-4-a380c YAZAR: Anka Enstitüsü KATEGORİ: Kültür & Sanat, Edebiyat, Ölümsüzler, Kültür & Sanat, Edebiyat, Şiir, Unutulmayanlar Memleket hasreti ile Moskova’da yaşamını yitiren Nazım Hikmet’in bugün ölüm yıldönümü… Usta şair Nâzım Hikmet’i saygıyla anıyoruz. ŞEHİTLER Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir! Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, Sakarya’da, İnönü’nde, Afyon’dakiler Dumlupınar’dakiler de elbet ve de Aydın’da, Antep’te vurulup düşenler, siz toprak altında ulu köklerimizsiniz yatarsınız al kanlar içinde. Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, siz toprak altında derin uykudayken düşmanı çağırdılar, satıldık, uyanın! Biz toprak üstünde derin uykulardayız, kalkıp uyandırın bizi! uyandırın bizi! Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir! 1959 Nâzım Hikmet Ran ya da kısaca Nâzım Hikmet (15 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963) Türk şair, oyun yazarı, romancı ve anı yazarı. “Romantik komünist” ve “romantik devrimci” olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır. Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir. Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nazım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal edildi. Mezarı Moskova’da bulunmaktadır. Üslubu ve başarıları İlk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başladı ancak içerik bakımından diğer hececilerden farklıydı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliği’nde yaşadığı ilk yıllar olan 1922 ile 1925 arasında bu arayış doruğa çıktı. Hem içerik hem de biçim bakımından dönemindeki şairlerden farklıydı. Hece ölçüsünden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile ahenk oluşturan serbest ölçüyü benimsedi. Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerinden esinlendi. « “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, Yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim…. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…” » Şiirlerinden birçoğu Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Grup Yorum, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli gibi sanatçılar ve gruplar tarafından bestelendi. Ünol Büyükgönenç tarafından özgün bir şekilde yorumlanmış olan küçük bir kısmı ise 1979’da “Güzel Günler Göreceğiz” ismiyle kaset olarak çıktı. Birkaç şiiri ise Yunan besteci Manos Loizos tarafından bestelendi. Ayrıca bazı şiirleri Yeni Türkü’nün eski üyesi Selim Atakan tarafından da bestelenmiştir. UNESCO’nun ilan ettiği 2002 Nâzım Hikmet yılı için besteci Suat Özönder “Şarkılarda Nâzım Hikmet” adlı bir albüm hazırladı. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının katkılarıyla, Yeni Dünya plak şirketi tarafından hayata geçirildi. Davaları ve sürgün Nazım Hikmet Çankırı Cezaevinde 1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl dört ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan Mavi Gözlü Dev adlı film 2007 yılında vizyona girmiştir. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 17 Haziran 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Sovyetler Birliği’nde Moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da eşi Vera Tulyakova (Hikmet) ile Moskova’da yaşadı. Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Küba, Mısır gibi Dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır. Eserleri ÖLÜMÜNDEN ÖNCE YAYIMLANANLAR Dağların Havası (Osmanlıca, 1925) Güneşi İçenlerin Türküsü (1928) 835 Satır (1929) Jokond ile Si-Ya-U (1929) Varan 3 (1930) 1 + 1 = 1 (1930) Sesini Kaybeden Şehir (1931) Gece Gelen Telgraf (1932) Benerci Kendini Niçin Öldürdü? (1932) Bir Ölü Evi yahut Merhumun Hanesi (1932) Kafatası (1932) Orman Cücelerinin Sergüzeşti (1932) Unutulan Adam (1934) Portreler (1935) Taranta Babu’ya Mektuplar (1935) Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı (1936) İt Ürür Kervan Yürür (1936, Orhan Selim adıyla) Milli Gurur (1936) Sovyet Demokrasisi (1936) Alman Faşizmi ve Irkçılığı (1936) Kurtuluş Savaşı Destanı (1937) Yeşil Elmalar (1938) La Fontaine’den Masallar (1949) ÖLÜMÜNDEN SONRA YAYIMLANANLAR Saat 21-22 Şiirleri (1965) Enayi (1965) Ferhad ile Şirin (1965) İnek (1965) İstasyon (1965) Kan Konuşmaz (1965) Şu 1941 Yılında (1965) Yolcu (1965) Yaşamak Hakkı (1966) Dört Hapishaneden (1966) Bu Bir Rüyadır (1966) Ocak Başında (1966) Rubailer (1966) Sabahat (1966) Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (1966) Memleketimden İnsan Manzaraları (1966-1967) Allah Rahatlık Versin (1967) Evler Yıkılınca (1967) İnsanlık Ölmedi ya (1967) Yusuf ile Menofis (1967) Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar (1967) Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar (1968) Kuvâyi Milliye (1968) Sevdalı Bulut (1968) Yeni Şiirler 1951-1959 (1969) Son Şiirleri 1959-1961 (1969) Bursa Cezaevinden Vâ’Nû’lara Mektuplar (1970) İlk Şiirleri 1913-1927 (1971) Demokles’in Kılıcı (1974) Faşizm Sınıflar ve Emperyalizm (1975) Nâzım ile Piraye (1975) Aydınlıkçı Yazar Aydınlıkçı Şair (1976) Yazılar (1976) İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? (1985) Çeviri Hikâyeler (1987) Her Şeye Rağmen (1990) Kadınların İsyanı (1990) Kör Padişah (1990) Tartüf-59 (1990) Yalancı Tanık (1990) Hikâyeler (1991) Konuşmalar (1991) Masallar (1991) Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil (1991) Yatar Bursa Kalesinde (1991) Yazılar 1924-1934 (1991) Yazılar 1935 (1991) Yazılar 1936 (1991) Yazılar 1937-1962 (1991) Piraye’ye Mektuplar 1 (1998) Piraye’ye Mektuplar 2 (1998) Sanat ve Edebiyat Üstüne (1998) Nâzım Hikmet Şarkıları (2001) Bizim Radyoda Nâzım Hikmet (2002) Bütün Şiirleri (2007) Henüz Vakit Varken Gülüm (seçme şiirler, 2008) Öteki Defterler (2008) Çankırıdan Piraye’ye Mektuplar (2010) Büyük İnsanlık (kendi sesinden şiirler, 2011) Senaryoları: Mümtaz Osman adıyla: Karım Beni Aldatırsa, Fena Yol, Söz Bir Allah Bir, Cici Berber, Milyon Avcıları, Aysel Bataklı Damın Kızı, Leblebici Horhor Ağa, Kıskanç. Ercüment Er adıyla: Kızılırmak Karakoyun. Yönetmen: Düğün Gecesi-Kanlı Nigar (kısa film), İstanbul Senfonisi (kısa film), Bursa Senfonisi (kısa film), Cici Berber (Muhsin Ertuğrul ile), Güneşe Doğru (1937). * Makale içeriklerinde yer alan görüşler yazarlarımıza aittir. ANKA Enstitüsünün kurumsal düşüncelerini yansıtmayabilir. ===============================================================================================================
Nazım yaşarken öldü, vatan haini dendi
Adam oldu direndi, ölüp ölümü yendi Yıllanmış şarap gibi, yıllandıkça yıllandı Dünya kıymet bilince, zamanı yendi fendi. Nazım Hikmet aşk oldu, sağcıdan solcusuna Milli kahraman oldu, yol verdi yolcusuna Işık nur saçtı kula, kanmadan para pula Ölümümden sonra da, feyz verdi kolcu’suna. Yaşam ne gariptir ki, öldükten sonra anmak Yaşarken hain edip, Nazım’ı hain sanmak Bizim zaafımızdır, hatta ve hatta huydur Her hizmeti yok sayıp, ölünce de hep anmak. Üç Haziran’da öldü, ölümsüz Nazım oldu Yer gök bütün mekanlar, sözleri ile doldu Nazım Hikmet Ran aşktır, istisnasız her dilde Ölüm sonrası doğup, her yüreğe aşk oldu. Yazan: Selim TEMİZ Tarih: 03.06.2018 Saat: 00:44 AKDENİZ-MERSİN |