Sonun başlangıcı
Kağıdı ve kalemi son alışım elime,
Kelimeleri seviştirip, son cümleler peydahlatışım, Son mısralarım, Son kafiyelerim... Gidiyorum, N’olur sorma nereye diye, Kimle ya da nasıl diye. Sadece gidiyorum. Çok acılar çektim, Çok gözyaşları döktüm, Gördüğüm ve uykumdan uyanmama sebep nece kabuslar, Çoğunda da göz yaşlarıma eşlik eden hıçkırıklarımla uyanışlarım. Gidiyorum güzel gözlüm, Denizleri kıskandıracak mavilikteki gözlerinin en derininde boğulmaya, Gidiyorum meçhule... Belki bir mezarım dahi olmayacak, Bulamayacaklar cesedimi, Ne bir mezar taşım olacak, Ne de başucumda kuranlar okunacak. Gecenin karanlığı örtecek üstümü, Yıldızlar yağacak üstüme yağmurlar durduğunda. Hep gökyüzüne bak, Oradayım ben, tam orada... Gidiyorum be gidiyorum işte, Annemi, babamı, ağabeyimi... Sevenlerimi arkamda bırakıp, Sevdiğime gidiyorum. Annem... Çok üzülecek, çok ağlayacak, Biliyorum, Biliyorum ama her gün bin defa öldüğümü görene kadar, Bir kere öldü bilsin. Çünkü biliyorum, benim her ölüşüm de o bin kere ölecek. Babam... Canım babam, En çok sen üzüleceksin eminim. O sert bakışlarının ardında neler sakladığını hep bildim, Sarılmadım sana doyasıya, sen de sarılmadın. Ama ne var biliyor musun babam, Ben her gece üstümü örtmeye geldiğinde, Yüzümü, saçlarımı okşayışını hep biliyordum, Uyuyor gibi yaptım hep. Sen babasın, ağlama, anneme yaslanacak dağ ol, hep olduğun gibi. Oğlun gidiyor baba... Ağebeyim... Hiç anlaşamazdık senle, Hep kavga, hep kavga. Çocukken dayak yediğimde beni kurtaran kahraman, Tapalarımı ya da misketlerimi oyunlarda kaybettiğimde, Gidip tekrar kazanıp bana veren can ağabeyim. Ben seni hiç üzmek istemedim, Üniversite okuduğun zamanlar bende kazandım üniversiteyi, Babam hastaydı, çalışamıyordu. Yetişemezdi ikimizin masrafına birden, Biliyordum bunu ama sen oku diye gitmedim ben o okullara, Bana okumaz bu denildi, Salak denildi, Aptal denildi, Kanı beş kuruş etmezler beni küçük gördü, Sustum... Sen okumalıydın, hayallerin vardı, Benim hikayem ise o zaman yazılmıştı... Anneme babama iyi bak, Bilirsin evde tüp bitse odun yakar bahçede ama sana bitti demezler, Ne eksiğiniz var diye sorma, söylemezler, Sen zora girme, sıkışma diye onlar sıkışır, İyi bak onlara tamam mı? Ve sen, Seni çok sevdim ben ömrüm, Hani vardır ya bir yetim düşün aşkım, Babası daha çocukken ölmüş, Ne kokusunu biliyor, Ne sıcaklığını, Parklarda babaları çocuklarını beşikte sallarken kenarda oturup izleyen o çocuk, Babasını resimlerinden bilen, Yıllar geçsede hiç yaşlanmayan bir resim, Çerçevesinin camının soğukluğunda, öptüğünde babasının sıcaklığını arayan o çocuk, Annesi üzülmesin diye annesi varken yanında hiç bahsetmez ya, İşte o çocuk nasıl ve ne kadar seviyorsa, Bende öyle sevdim seni, O kadar çok, O kadar muhtaç, O kadar yalnız, O kadar çaresiz... Hakkını helal et ömrüm, Son nefesimde kelime-i şehadetimsin, söz verdiğim gibi. Seni çok seviyorum, Allah’ ım benden aldığı ömrü sana versin... Zaman geldi artık, Gidiyorum... 06.12.2013 02:30 Ömer ERASLAN |