Lain-i Mücerret
Hz. Ali’nin bayrağını
En yükseğe taşımak isteyen Kollarım Kanatlarından kırılmıştı Okurken fakültede... Göğüslerin şavkıyordu ey güzel kadın Nazikti tenin Ve bozlak... Yırtılmıştı gömleğin Ve benim düşlerim Gülümserken dişlerin Meşvered ediyorlardı yabani gölgelere... Ben İlmin şehriyim oda kapısıdır diyordu Nuh’un gemisine benzetiyordu Sense bana gülüyordun. Halimden anlamıyor kahroluyordum... Ben mücerret lain Kan aksırıyorum seni gördükçe Sen kaçmalara,terketmelere koyuran Sancılarımın gökyüzünde, parlayan hançer Çıplak teninde mücevher Edebin suskunluğudur Asıl ükemmel! Hayır,hayır,hayır Kepaşe bayılıyordu bana Bense ilim kapıların da yetişmek istiyordum İçgüdülerimi tavsamıştı Göğüslerin ve çıplak omuzlarında Gözlerim tanrının kırbacıydı Ona ümit vermeden bakarken... Bu Yıkılası evin içine girmiyordum Yalan,dolan ve riyaya lüzum görmüyordum Ahlakın binaları yıkıldı mı Düştü mü son kale Sonsuzluğa mı uğurlandım Kan çanağı gözlerinde Çamura batmış dizlerinde ve de çöp gibi omuzların da Çok acı dolu bir sene idi Kendi rengime boyandım Tüm geceler sabırla geçti Asla teslim olmadım... Değer miydi Değmez miydi Taşıdım içimde seni Şeytanın muskasını Bezirgan yosmasını Kuyusuydum yusuf’un Yusuf’uydum kuyunun Ahlak savaşlarının Korkusuz ölüşlerimin Bir avuç yalnızlık Salat-ı musallatlık Perdesi yırtılmış kadın Kadın dediğimden kastım Nefes aldırmaz astım İnsan ikiliğin kerestesi... İşte ben İflah olmaz, Lain-i mücerret. Edebin son kalesi Şefaatçi Muhammet Yitiktir içimde bir ezgi Sabahın seslenişi Duyuluyor öfkemdem. Çekiç ve örs sesleri Yine çanlar çalıyor Bu savaşan kemikler Acep kime gülüyor. Eriyor, karlar gibi zaman Müşterek kaybolmuşluk Ağzımda kusursuzluk Esrik bir umutsuzluk |