ÇOCUK VE MUHABİRŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu fotoğrafı çeken gazeteci bir süre sonra vicdan azabına dayanamayıp intihar etmiş. Kum kızgın ,hava sıcak,çocuk bitap,çocuk aç, Peşinde bir akbaba,"kaç bebeğim durma kaç." Parçalar,bir kaç lokma yapar seni,ne acı, Belli ki kimsesizsin,ne ana var ne bacı. Süründü yavaş yavaş,sanki kemik torbası, Varabilse çadıra verilecek çorbası. Ne yazık Allah onu siyah renkli yaratmış Çöllere uyar diye Afrika’ya fırlatmış. Dünyada kardeşleri obezlikten muzdarip Obezlik de ne imiş duymamış hiç bu garip. İlerde beyaz çadır konuğunu bekliyor Kızgın çöl dizlerini kavurdukça tekliyor. Akbaba için bu yem büyük şölen değildi Seçenek yoktu başka,kısmetine eğildi. Ansızın bir fotoğraf karesinde dondular Çocuk avdı,kuş avcı,şimdi eşit oldular. Roller bir an değişti,ikisi de av oldu Sürmanşet hayaliyle gazeteci tav oldu. Muhabir görevini fazlasıyla yapmıştı Avcının avı ile son resmini kapmıştı. Kısacık bir sürede olup bitti tüm bunlar Su gibi akıyordu sıcak kuma bu anlar. Gazetecinin burda yapacakları bitti Kaybedecek zaman yok,gitmesi gerek,gitti ! En büyük ödülü o, bu fotoğrafla aldı Yazık ki sevinç değil,acıları çoğaldı. Pişmanlık dalga dalga gözlerinde med cezir İki üç fotoğrafa niye olmuştu esir. Keşke o yavrucağı kucağına alsaydı Koşsaydı tüm gücüyle ak çadıra dalsaydı. Akbaba iştahlıydı,ne yapmıştı avını? Adamın yüreğinde tutuşturdu kavını. Keşkeler durmaksızın uğuldadı beyninde Susmadı ırmaklarca çağıldadı beyninde. Hangisi öncelikli,insanlık mı,görev mi? Aldığı o ödülle şimdi cüce mi dev mi ? Sorular girdabında zanlı da o savcı da Çölleri düşündükçe,biliyor ki avcı da. Kim daha acımasız,akbaba mı acaba ? Fazladan üç beş resim için miydi bu çaba ? Sorunun cevabını biliyordu muhabir Yolculuk tek çareydi çağırıyordu kabir. Bu düşünce anbean beyninde kuyu kazdı Son haberini yaptı: Ölüm emrini yazdı... Ekim 2010 Seçici kurula çok teşekkürler. |
Kum kızgın ,hava sıcak,çocuk bitap,çocuk aç,
Peşinde bir akbaba,"kaç bebeğim durma kaç."
Parçalar,bir kaç lokma yapar seni,ne acı,
Belli ki kimsesizsin,ne ana var ne bacı.
Süründü yavaş yavaş,sanki kemik torbası,
Varabilse çadıra verilecek çorbası.
Ne yazık Allah onu siyah renkli yaratmış
Çöllere uyar diye Afrika’ya fırlatmış.
Dünyada kardeşleri obezlikten muzdarip
Obezlik de ne imiş duymamış hiç bu garip.
İlerde beyaz çadır konuğunu bekliyor
Kızgın çöl dizlerini kavurdukça tekliyor.
Akbaba için bu yem büyük şölen değildi
Seçenek yoktu başka,kısmetine eğildi.
Ansızın bir fotoğraf karesinde dondular
Çocuk avdı,kuş avcı,şimdi eşit oldular.
Roller bir an değişti,ikisi de av oldu
Sürmanşet hayaliyle gazeteci tav oldu.
Muhabir görevini fazlasıyla yapmıştı
Avcının avı ile son resmini kapmıştı.
Kısacık bir sürede olup bitti tüm bunlar
Su gibi akıyordu sıcak kuma bu anlar.
Gazetecinin burda yapacakları bitti
Kaybedecek zaman yok,gitmesi gerek,gitti !
En büyük ödülü o, bu fotoğrafla aldı
Yazık ki sevinç değil,acıları çoğaldı.
Pişmanlık dalga dalga gözlerinde med cezir
İki üç fotoğrafa niye olmuştu esir.
Keşke o yavrucağı kucağına alsaydı
Koşsaydı tüm gücüyle ak çadıra dalsaydı.
Akbaba iştahlıydı,ne yapmıştı avını?
Adamın yüreğinde tutuşturdu kavını.
Keşkeler durmaksızın uğuldadı beyninde
Susmadı ırmaklarca çağıldadı beyninde.
Hangisi öncelikli,insanlık mı,görev mi?
Aldığı o ödülle şimdi cüce mi dev mi ?
Sorular girdabında zanlı da o savcı da
Çölleri düşündükçe,biliyor ki avcı da.
Kim daha acımasız,akbaba mı acaba ?
Fazladan üç beş resim için miydi bu çaba ?
Sorunun cevabını biliyordu muhabir
Yolculuk tek çareydi çağırıyordu kabir.
Bu düşünce anbean beyninde kuyu kazdı
Son haberini yaptı: Ölüm emrini yazdı...
Ekim 2010
Güzel bir dram şiiriydi, şairini kutluyorum.Puanım tam.Yunus diyarından selamlar.