SEVDALI TEKNENe rüzgârlar doldurdum, eskimiş yelkenime, Deli deli eserdi her biri sahipsiz göklerde. Ne denizler tükettim, kalbi kırık bir tekneyle, Ve içimde ne hüzünler tükettim hiç çalmadığım bir neyle. . Her limanda sağnaklar yağdı üstüme, sarışındılar, esmerdiler, Fakat hiç ıslatamadılar beni, sadece serinlik verdiler, Sonra... Aaah istanbul... Bir elâ bulut vardı, çiseler, geçer sandım, Sağnaklarda ıslanmamıştım ama, o incecik yağmurda sırılsıklam ıslandım. Gözlerin bir istanbul’u yakmış, bir de beni, Bir istanbul düşmüş sevdanın derdine, bir de ben, Sen vur güzelim, acıma, sevda saç gözlerinden Sırıl sıklam ıslak, sırılsıklam âşığım, anlarsın. Deryaya döksün istanbul, sevdanın derdini varsın, Ben ki, hayat suyum diye içmişim sevdanı yıllarca gözlerinden, O sevdanın derdini de içerim yudum yudum, hiç yüksünmeden, Sana yelkenlerime takılı kalmış nice rüzgârlar getiririm, Sevdanın derdi, deryalar olsun varsın, içer, bitiririm... Ünal Beşkese |
Tekneye çok sevgili uğramış, hiç biri alışamamış deniz yolculuğuna. Bir ela bulut belirmiş teknenin üstünde. Ne hoş bir benzetme, ela bulut benzetmesi. İnce ince, nazlı nazlı yağmış ama ıslatmış denizlere alışkın tekneyi. Yüreğine kadar ıslanmış, yorgun yolcu. Bulutun gözleri etkili, farklı. Teknenin aklını başından alıp aşka sürüklemiş. Yıllarca süren bu sevginin fırtınasına da razı tekne, nazına da. Yüreğinde ney çalan tekne, huzura erer nasıl olsa sevgiyle.
Güzel bir sevda masalıydı, dilerim sonsuza uzansın ela gözlerle. Sahipsiz gökyüzünde nice sevdalar yaşansın dilerim, sahiplenmeden gökyüzünü.
Masal tadında belki de gerçek bir hikayeydi şiirde okuduğum. Masalla gerçek iç içe, görebildiğimizi görüyoruz.
Saygılarımla.