ÖLÜM
Tutunduğun candan medet beklerken,
Bir anı gün edip güne eklerken, Ruhun sorgusuz mahkûm, uğrarken cendereye, Direniş ah direniş, kabul edilmez şeye. Bir şimşek, bir çekim, bir kara buğu, Haydi, tut cisminle, saran boşluğu. Arala gözlerini açılan pencereye, Bir gidiş ki; malumu meçhul iken, nereye? Gidiş ki; olmazın olur olduğu, Renk, edâ, iklimin ansız solduğu… Ferah bulduğun, zaman ve tepetaklak mekân, Hani gül edâlı can, hani damarında kan? Güneş nerde doğar, şimdi vakit kaç? Çizilen rotadan bir yol bul da kaç. Perdelemiş, perdeler ötelerinden bakan, Bir bedene sır verip, yine kendinde yakan. İrade mecâlsiz, atamaz kulaç, Bilir mi eczâlar, bu hâle ilâç. Perdenin arkasından bekliyorsan ipucu, Gönül sâdık kılavuz; akıl aciz, çapulcu, Varsın şemâlini köpürtsün halaç, Sen öz varlığına, mutlak bir yol aç, Bu gidiş ki; fânide, aslen, aslına rücû, Bir tükenişin değil, asıl hayatın ucu… 15-KASIM-2005 |
Haydi, tut cisminle, saran boşluğu.
Tam bu dizelerde içim birden titredi...
sanki direnişin zafere ulaşamaması...
ölüm...
ama sanki şimdi ölüyüm,
mahşerde dirileceğim...
tebrik...